Çocukluğumuzda “Ödediğiniz vergiler artık ‘yol, su, elektrik’ olarak size dönecek ” dediler, halen dönmedi. Elektrik özelleştirildi, çeşme suyu içilmiyor, yollar desen ücret ödemeden geçilmiyor.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı , TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda YİD (Yap-İşlet-Devret) projelerine ilişkin ödenen garanti tutarlarına yönelik milletvekillerinin sorularını
“Vatandaşa ücretsiz yol hizmeti mi var? Zorla buraya kimseyi davet etmiyorum.
Burayı kullanan kendi menfaatini düşünerek zamandan, akaryakıttan sağladığı tasarruf karşılığında bu parayı veriyor” diyerek yanıtlamış ve bu açıklama ile birlikte aslında, AKP iktidarının topladığı vergilerin
“yol, su, elektrik” olarak vatandaşa dönmediğini de itiraf etmişti.
Vatandaştan toplanan vergiler vatandaşa “yol, su, elektrik” olarak dönmeyecek, vatandaş kamusal olarak yararlanmak istediği tüm hizmetlerin bedelini ödemek zorunda kalacak ise, toplanan vergiler nereye harcanıyor?
Tevfik Fikret`in 1912’de kaleme aldığı Han-ı Yağma şiiri bu konudaki güncelliğini koruyor.
Han-ı Yağma
Bu sofracık, efendiler –ki bekler yutulmayı
Huzurunuzda titriyor –şu ulusun hayatıdır
Ulusun ki acılı, ulusun ki eşiğinde ölümün!
Ama sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır…
Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!
Efendiler pek açsınız besbelli yüzünüzden;
Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim bilir?
Şu doyumcu sofra, bakın gelişinizle övünçlü!
Hakkıdır kutsal savaşınızın, evet, o hak da elde bir…
Yiyin, efendiler yiyin; bu iç şenliği sofra sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!
Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say:
Soy sop, şeref, gösteriş, oyun, düğün, konak, saray,
Tüm sizindir efendiler, konak, saray, gelin, alay;
Tüm sizindir, tüm sizindir, hazır hazır, kolay kolay…
Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!
Büyüklüğün sindirimi biraz ağır olsa da yok zarar,
Görkemli yüceliği, öç alıcı sevinci var,
Bu sofra gönül almanızdan böyle ısınır ve ışıldar.
Sizin şu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar…
Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!
Verir zavallı memleket, verir ne varsa; malını,
Varlığını, hayatını, umudunu, hayalini,
Tüm olanca rahatını, olanca gönül balını,
Hemen yutun, düşünmeyin haramını, helalini…
Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!
Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner bugün çatırdayan ocak!
Bugün ki mideler sağlam, bugün ki çorbalar sıcak;
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak…
Yiyin, efendiler yiyin; bu cümbüşlü sofra sizin;
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!
Tevfik Fikret