Dardanel atölyelerinde çalışan işçilerin bir kısmında Kovid-19 tespit edildi.
Normal olarak olması gereken nedir?
Bu işçilerin tam bir karantinaya alınması veya gerekli olanların tedavisinin yapılmak üzere hastahaneye yatırılmasıdır.
Ama Dardanel patronları öyle yapmadılar.
Dardanel fabrikası yetkilileri „üretim faaliyetinde herhangi bir aksama yaşanmaması için işçilerin 14 gün boyunca karantina altında çalışmaya devam etmesini, çalışanların mesai saati dışında da gözetim altında tutulduğu kapalı devre bir çalışma sistemi uygulanmasını buyurdular.
Öyle de yapıldı.
İşçiler Kovid-19 tespit edilmiş olmasına rağmen, tezgah başında çalıştırılmaya devam ettiler.
Tezgah başında karantina!
Yalan.
Tezgah başında oldukları doğruydu ama karantina yalandı.
Hiçbir önlem yoktu.
Doktorlar, korona tesbit edildiğinde, istirahat edin demiyor muydu?
Ama Dardanel patronuna göre, Darnanel işçilerinin, virüs tesbit edilse de, dinlenmeye ihtiyaçları yoktu.
Dardanel’in üretim çarkları her koşulda dönmeliydi.
Çarkların içine, işçinin emeği, alın teri de, kanı ve gerekirse canı da girebilirdi.
VAHŞİLİK işte burada!
Dardanel patronlarının kravatlı, belki çok modern giyim ve davranışlarının olması, hiçbir şeyi değiştirmiyor; onlar birer vahşidir. Uyguladıkları üretim biçimi ve yöntemli vahşidir.
Sanmayın ki bu vahşilik, ülkemize özgüdür.
“Uygar” emperyalist ülkelerde de Korona dönemi boyunca halk ölüme mahkum edildi.
Test yapılmadı.
Solunum cihazı verilmedi.
Bir örnek:
Gerçek Haber Ajansı muhabiri tanık oldu.
Et kesim ve pakatleme fabrikasında çalışan bir emekçi, işyerinde üşüttü. Üçüncü gün akşam ateşi 39’a yükseldi. Aklına hemen korona geldi. Patronunu aradı.
Durumum böyle böyle, ben hastaneye gideceğim dedi.
Patronu tamam dedi, “git, ama çalıştığını söyleme… yoksa işyerini kapatırlar.”
Et kesim yerinde 60’a yakın işçi çalışıyordu.
Patron, acaba korona var mı, varsa, diğer işçilere de bulaşmış olabilir, etlere bulaşmış olabilir; önlem olarak hastalanan işçinin durumu netleşinceye kadar bir iki gün işyerini kapatalım demiyordu.
Sakın çalıştığını söyleme!
İşçi söylemedi.
Söyleyemezdi.
Çünkü patronu hemen o gün çıkışını verirdi.
İşçiye hastahanede de şöyle dediler:
“Şüpheli bir durum olabilir, test yapmıyoruz, evinizde 14 gün bekleyin. Geçmezse gelin.”
İşçi, evde 63 yaşında babası ve 60 yaşında annesinin olduğunu, belki kendisinin atlatabileceğini, ama eğer virüs varsa onlara bulaşaağını ve onların atlatamayacağını söyleyerek test yapılmasında ısrar etti.
Yapmadılar.
Çünkü sigortalar karşılamıyordu.
Çünkü öyle bir karar yoktu.
Ama dediler, çok ısrar ediyorsan, 700 eu. Verip cekap yaptırabilirsin, cekapa test dahil!
Yaptırmazsanız, evinizde bekleyeceksiniz.
Öldüren kapitalizm mi, korona mı?
Vahşi kapitalizmde, işçilerin kapitalizmin ikiyüz yılı boyunca mücadele ederek kazandığı haklar yok sayılmıştır.
Korona, vahşi kapitalizmin vahşi yüzünü, herkese bir kez daha gösterdi.
İtalyan hükümeti, salgın başladığında tüm fabrikaların ve işletmelerin kapatılması kararı aldı.
Ama bu kararın hükmü 24 saat bile sürmedi.
Başta FİAT olmak üzere, tekeller, İtalyan Hükümeti’ne bu kararı kaldır dediler;
İtalyan hükümetinin tekeller karşısında boynu kıldan inceydi. Kararı kaldırdı. Salgın fabrikalardan, atölyelerden, toplu ulaşım araçlarından yayıldı ve patladı. Binlerce İtalyan çaresizlik içinde öldü.
Dardanel’in yaptığı du budur.
Tekellerin fabrikalarının Çarkları döndüğü sürece, kaç kişi ölmüş, umurlarında değildir.
Bu kapitalizm bunun için VAHŞİ’dir.