4 Eylülde başlayan TAYAD Ankara Yürüyüşü’nde yer alan TAYAD’lılardan biri olan Ferdi Sarıkaya ile, Yürüyüşün nasıl sonuçlandırıldığı üzerine bir telefon röportajı yaptık.
Röportajı video ve metin olarak aşağıda yayınlıyoruz:
GHA: Ankara yürüyüşünüzü bütün baskılara, gözaltılara rağmen tamamladınız. Yürüyüşünüzü nasıl ve nerede sona erdirdiniz?
TAYAD’lı Ferdi SARIKAYA: Şimdi şöyle; biz 4 Eylül Pazartesi günü Kartal Meydanı’ndan saat birde Ankara’ya yürüyoruz diye ilan ettikten sonra
etap etap yürüdük.
Kartal Meydanı’ndan sonra Gebze’ye, Gebze’den sonra şu an Türkiye’nin gündeminde olan Eskişehir Maden işçilerini ziyaretle Eskişehir ayağıyla devam ettirdik.
En son Ankara’da işte üç yerde yürüyüşümüzü gerçekleştirdik.
Yani Adalet Bakanlığı’na, meclise gittik ve Yüksel Caddesi’nde bir basın açıklamasıyla birlikte Ankara yürüyüş programımızı bitirdik.
Tabii baskılarla, gözaltılarla, işkencelerle sürdü.
Bunlar olacaktır. Bunları da biliyorduk zaten. Sonuçta ülkemiz faşizmle yönetildiği için, bunları bildiğimizden kaynaklı, bunlarla karşı karşıya kaldık.
Ankara yürüyüşümüzü ilan ettiğimiz şekilde bitirdik. çok coşkuluyduk, moralliydik. Yani insanlar işkence yapılarken, normalde biliyorsunuz hani bir insan olarak ağlar, acı çeker, baş çeker. Ama biz düşmanlar karşısında, onlar işkence yapıyorlardı, biz de tepkimizi dile getiriyorduk. Gülüyorduk onlara karşı.
Bu moral üstünlüğü bizdeydi. Yani kazanımın en büyük başlangıcıdır moral üstünlük kimde olursa o kazanır.
Bir direniş var. Direnişin de içinde bizzat biz kazanacağımızı zaten biliyoruz. Yani biz yola çıktığımızda biliyoruz, doğruluğumuzu biliyoruz.
Bu yüzden Ankara’ya yürüyoruz dedik biz. Meşru olduğumuz için hani baştan derler ya hani kafadan bir sıfır galip başlamak böyle bir şeydir.
Hani biz her zaman doğru olduğumuz için bir sıfır hayata önde başlıyoruz.
GHA: Yürüyüşünüzü nerede sona erdirdiniz?
SARIKAYA: Ankara’da, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde.
Türkiye’de açılan S Y ve Y tipi kapatılması talebiyle ve şu an bu hapishanelerde bulunan Nedim Öztürk’ün yaklaşık yüz otuz sekiz gündür süren açlık grevinin taleplerinin kabul edilmesi hedefiyle, toplamış olduğumuz imzaları Türkiye Büyük Millet Meclisine ulaştırmak görevimizdi.
Bunu söylemiştik ve bunu yaptık.
Topladığımız imzaları mecliste bulunan ve daha önce randevu aldığımız
milletvekilleriyle, hem basın açıklaması yaparak kendilerine teslim ettik.
Nedim Öztürk’ün taleplerini de sıraladık tekrardan.
GHA: Süresiz açlık grevi direnişçisi Nedim Öztürk’le ilgili son durum nedir?
SARIKAYA: Biz gözaltı esnasındayken, Öztürk’ün bu hapishaneden başka bir hapishaneye sevk yapılmasıyla ilgili bir talebi vardı.
Biz gözaltındayken böyle bir şey olmuş, hani şu an daha netlik yok. Sadece şöyle, mecliste milletvekilleri Sincan L tipi hapishanesine telefon açarak Öztürk’ün orada olup olmadığını sormuşlar Ve teyit etmişler evet.
Şu an buraya getirildi diye.
Lakin şöyle, avukatlar ve ailesi görüşememişti henüz. Bununla ilgili tam net bir bilgimiz yok.
Pazartesi günü net bir bilgimiz olacak. Avukatlar o zaman görüşecekmiş.
En azından şunu biliyoruz. Çünkü Nedim Öztürk’ün dün kız kardeşiyle beraberdim ben Ankara’da. Ona sorduk. Hani hapishaneye gitmiş sadece şunu söylemişler. Kendisinin şu an sıvı alımına başladığını, evet
hapishanemizde olduğunu doğrulamışlar.
Bugün hafta sonu olduğu için görüştürülmemiş. Çünkü kendisi hükümlü statüsünden kaynaklı görüşemeyeceğini söylemişler. Biz avukatlarla en son konuştuğumuzda “evet pazartesi günü biz de göreceğiz, pazartesiden sonra gerekli açıklamaları yaparız” dediler.
Biz de ona istinaden pazartesi günü yani mesai saatlerinin başlamasını, Öztürk’ten haber almayı sabırsızlıkla bekliyoruz. Evet yarın bir kesinleşecek yani.
“BU HAPİSHANELER KAPATILANA KADAR DEVAM EDECEĞİZ!”
GHA: Tekrar Ankara yürüyüşüne dönersek:
SARIKAYA: Sonuçta bizim bu direnişimizin, yani TAYAD’lı Aileler olarak direnişimizin kazanımı olarak şöyle; AKP hükümetine biz geri adım attırdığımızı biliyoruz.
Bu bir kazanım kazanımdır sonuçta.
Bununla ilgili de direnmeye de devam edeceğiz. Bu hapishaneler kapatılana kadar devam edeceğiz.
Arkadaşlarımız orada, şu an bununla yaklaşık kırk tane tutsağımız var bizim orada.
Evladımız bu hapishanelerde şu an direniyor. Ve bu hapishanelerden arkadaşlarımızı alana kadar, bu hapishanede kapılar açılana kadar da mücadelemiz devam edecek.
“BİR TUTSAK DAHA SÜRESİZ AÇLIK GREVİNE BAŞLAYACAĞINI İLAN ETTİ”
Zaten şöyle bir şey var. Bu hapishanelerle ilgili Sincan hapishanesinde bulunan Hüseyin Karaoğlan diye bir tutsağımız var.
Bu da on bir Eylül Pazartesi günü için süresiz açlık grevine başlayacağını İlan etmiş. Yani bu hapishanelerle ilgili hem hapishane içerisinde hem hapishanenin içerisinde direnişler sürüyor.
“HÜCRE HAPİSHANELERDE İNSANI ÇILDIRTMAK İÇİN HERŞEY DÜŞÜNÜLMÜŞ.. BUNLARIN TAMAMEN KAPATILMASI GEREKİR”
GHA: Peki bu hücrelerle ilgili olarak bundan sonraki programınızda neler var?
SARIKAYA: Şu an şöyle; bu hücre tipi hapishanede her zaman bir insani boyut için işkencedir. Yani insanları tamamen insanlıktan çıkartmak. Yani bir telefon konuşmasında da Nedim abi söylüyor. Diyor ki hani burada diyor insanı çıldırtmak için her şey düşünülmüş.
Yani bir hücre iki kolunu yan yana açamıyorsun. Tek bir kolunu açıyorsun. Diğer kolunu açmaya kalktığında duvara değiyor. Hani bir söz şöyle; Biz halk dilinde söylüyoruz yani “burada hayvan bağlasan durmaz” misali. Yani insanları bir buçuk metrekarelik yerde imha etme politikası üzerine kurulmuş bir hapishane. Yani bu hapishaneler kesinlikle insan için değil. Yani siyasi olarak bakıyoruz ama siyasi olarak biz insani olarak da bakıyoruz. Yani hiçbir tutuklunun, hükümlünün bu tür imha yerlerinde kalmasının olanağı yoktur. Hiçbir şekilde yoktur
Bunların tamamen kapatılması gerekiyor. Sonuçta hani emperyalizm ve bu hükümet yani AKP hükümeti, kendine karşı olan, muhalefet olan herkesi hapishaneye atıyor. Orada tecrit içerisinde imha etmeyi planlıyor. Bu apaçık ortada ve biz bunu insanlara anlatmak istiyoruz. İşimiz anlatmak. Mesela dün saat ikide basın açıklaması yapmak için Yüksel Caddesi’ne çıktım. Neredeyse 500 m kalmıştı benim meclise yaklaşmama, meclise varmama. İnsanlara o kadar her şey kafe kafe, geze geze, her yere anlattık. Bu bağıra bağıra ajitasyonlarla. İnsanlar böyle bir hapishanenin şu an ülkemizde olduğundan haberdar bile değiller.
Insanlara işimiz anlatmak, biz anlatarak bu hapishaneleri insanların daha da bilinçlenmesini, bu hapishanelerin ülkemizde olmaması gerektiği konusunda bilgi vermek bizim işimiz. Bunu anlatmak bu. Çünkü bizim görevimiz bu insanlara doğruyu anlatmak, gerçeği anlatmak. Yani insan insanlar şu, yani ülkemizde yaşayan insanlar, ekonomik baskı altında. Bence şunun derdine düşmüş insanlar; aman başım belaya girmesin diye.
Yani doğru olan yere bile bakmıyorlar. Artık kaflarını yerden kaldırmamak üzerine programlılar. Sanki makine buradaki insanlar ama insanlar şöyle: herşey, her gün iyiye gitmez bu bugün evet bizlere bir saldırı var, devrimcilere saldırı var. Bugün yarın kendilerine girecekler. Bunun az çok farkındalar ama biz en azından diyorlar ki bize gelene kadar ne kadar yaşayabilir isek, ne kadar hani bu düzen içerisinde gönlümüzü eğlendirebiliriz, düşünceleri var.
Yani bugün mutlaka bize dokunan, bizi yıldırmak isteyen bir politika var. Onlara da sıçrayacak. Onlar da aynı muamele görecekler. Bugün hapishanede yakınları olmayan insanlar bile hani dikkat kesilmeli ki, bu hapishaneler imha merkezleri, bilmeleri gerekiyor ama gerçekten de çok insanlarımızda duyarlı. Ankara’da mesela, hani polislerin işkence anındaki insanların tavırlarına mesela gözle ben canlı olarak şahit olabiliyorum. Yani 2 tane polis ayaklarıyla kafama basmış iken ortaya halkın tepkisini görebiliyorum.
Yani tamam diyor, gözaltına aldınız diyor,z kafasına neden basıyorsunuz? Diyor. Mesela halk tepki gösteriyor mesela hani bu bile güzel bir şey yani ilerici bir andır. Insanlar için, korkmaması gerektiğini insanlara anlatmalıyız.
Yani evet bizlere işkence yapabilirler ama korkmamalıyız.
GHA: Şöyle, son olarak eklemek istediğiniz bir şey varsa buyurun yarın sizi tekrar arayacağım son bilgileri almak için. Bu röportajımız burada sonlandıralım isterseniz, son eklemek istediğiniz bir şey varsa buyurun.
SARIKAYA: Tabiki yani şöyle: bi seksenden beri 1980 den beri ülkemizde herkes, susturabilirler. Herkesin üzerinde bir hegomonya sağlayabilirler. Yani bu sadece şey AKP için değil. Seksenden beri gelen bütün hükümetler adına şöyle bu ülkede hiçbir zaman TAYAD’lıların sesini kesemediler.
Sene 2023, bütün toplum sessiz kalabilir, herkes susabilir, yılabilir ama TAYAD’lılar asla yılmaz. Tayad’lılar asla baskı altına alınamaz. Çünkü biz analarımızdan, babalarımızdan böyle gördük. Evlatlarımıza da böyle sahip çıkacağız. Analar babalar nasıl bize hapishanedeyken hapishanede bize sahip çıktılar. Bizim düşüncelerimizi benimseyip, panzerlerin üzerlerine, panzerlerin altlarına yattılar.
Bizde bunlardan gördüklerimizi evlatlarımız için yapacağız. Bu ülkede devrimciler var olduğu sürece bu ülke kimsenin eline geçemeyecek. Çünkü bu topraklar bu vatan toprakları devrimcilerindir, halkındır. Şimdi halk da milyonlar olduğuna göre biz her yerdeyiz. Biz sadece bu ülkemizi ne zaman güzelleştireceğiz. Sadece bunun tarihini bileceğiz, bekleyeceğiz ve yapacağız.
GHA: Tamam teşekkür ediyorum.