17 MAYIS 1971 İSRAİL’E DARBE; ELROM EYLEMİ
Efraim Elrom, başta Filistin halkı olmak üzere Ortadoğu halklarının kanını döken, Amerikan emperyalizmin Ortadoğu’daki ileri karakolu, oligarşinin işbirlikçisi İsrail devletinin İstanbul Başkonsolosu‘ydu.
Elrom basit sıradan bir diplomat değildi. İsrail’de Emniyet Müdürü olmuş, İsrail gizli servisinin ikinci adamı olarak görev yapmış, ve birçok “operasyon”da yer almış deneyimli bir MOSSAD elemanıydı. Türkiye’de de Siyonist hareketin organizasyonunda önemli bir rolü vardır.
Elrom konumu gereği Siyonist İsrail’in Ortadoğu halklarına karşı gerçekleştirdiği tüm katliamlardan, emperyalizmle ve Türkiye oligarşisiyle işbirliğinden sorumludur. Bunlardan dolayı, Filistin halkının mücadelesiyle dayanışma içinde olan Türkiyeli devrimcilerin hedefi oldu.
Mahir Çayan, Ziya Yılmaz, Oktay Etiman, Ulaş Bardakçı, Necmi Demir, Hüseyin Cevahir’den oluşan şehir gerillası birliği, 17 Mayıs 1971’de, İsrail Başkonsolosu Efraim Elrom’u İstanbul Elmadağ’nda oturduğu Seyhan Apartmanı’ndan kaçırdılar. Kaçırma eyleminin ardından yayınlanan THKC açıklamasıyla da Efraim Elrom’un serbest bırakılması için koşullar açıklandı:
“Amerikancı Bakanlar Kuruluna;
Türkiye Halk Kurtuluş Cephesi 1 MAYIS HAREKATI’nda, Ortadoğu halklarının baş düşmanı Amerikan emperyalizminin maşası Siyonist İsrail’in Türkiye Başkonsolosu… Efraim Elrom’u kaçırmıştır.
Efraim Elrom’un hayatına karşılık, derhal şu şartların yerine getirilmesi gerekmektedir:
- Tutuklu bulunan bütün devrimcilerin derhal serbest bırakılması, (Yer sonra bildirilecektir).
- Türkiye Halk Kurtuluş Cephesi’nin 1 No’lu bülteninin 7.30, 13.00, 19.00 ve 22.45 TRT Haber Bültenlerinde 3 gün devamlı ve eksiksiz anons edilmesi,
- Mühlet doluncaya kadar polisin ve diğer zabıtanın hiçbir takibe girişmemesi ve aleyhte yayın
yapılmaması. Mühlet bu ültimatomun verildiği tarihten itibaren 3 gündür. Şartlar yerine getirilmezse derhal Efraim Elrom kurşuna dizilecektir. (Mühlet: 20.5.1971 Saat17.00’e kadar.)”
İsrail Başkonsolosu’nun kaçırılması sadece ülkemizde değil, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük yankı yarattı. Oligarşi tüm güçlerini seferber ederek yaygın bir teröre başladı.
Dönemin başbakanı Nihat Erim, yardımcısı Sadi Koçaş‘a hemen bir bildiri yazdırdı. Bizzat Sadi Koçaş tarafından saat 22.45’te radyoda okunan bildiride özet olarak şöyle deniyordu:
“Konsolos derhâl serbest bırakılmazsa örgütle (yani THKP-C) uzak-yakın ilişkisi olan herkes ve gençleri kışkırtanlar derhâl gözaltına alınacak.
Kaçırılma olayına karışan ve/veya yardım edenler idam cezasıyla yargılanacak.
Eğer cinayet gerçekleşir de Elrom öldürülürse bu kanun geçmişe dönük olacak.”
Saflar Netti.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, siyonist, işgalci, katliamcı İsrail’in yanındaydı.
Bu bildirinin ardından Türkiye’nin dört bir yanında ilerici oldukları, sola sempati besledikleri bilenen bilim adamları, gazeteciler, yazarlar, öğretmenler gözaltına alındılar.
İstanbul’da sokak sokak operasyonlar yürütülüyordu. Ancak devlet, bu büyük ve yaygın operasyonlara rağmen gerillaların Elrom’u rehin tuttuğu yere ulaşmayı başaramadı.
Elrom, THKC’nin şartlarının yerine getirilmemesi üzerine 22 Mayıs gecesi cezalandırıldı.
Elrom eylemi, Parti-Cephe’nin adını herkese duyuran ilk büyük eylemdir. Mahirler bu eylemle, devrim için çıktıkları yolda emperyalizmi ve Siyonizm’i de karşılarına almaktan çekinmemiş, ölümü de göze alarak devrimci halk iktidarı için savaşma kararlılığını en üst boyutta ortaya koymuşlardır. Bu eylem, Türkiyeli devrimcilerin Filistin halkının kurtuluş mücadelesiyle dayanışması açısından da büyük önem taşır. 7 Ekim’den bu yana İsrail saldırılarına karşı tüm dünyada Filistin halkıyla dayanışmanın