Geçtiğimiz günlerde AKP devletinin, Susurluk Devletinin ta kendisi olduğu gerçeğinin tekrar hatırlatan bir düğün oldu. Basında çarşaf çarşaf yayınlanan düğün bir mafyacı faşistin oğlunun düğünüydü. Drej Ali* lakaplı faşist mafyacının oğlunun.
Devlet bu düğündeydi. Evet devletin ileri gelenleri; eskisiyle yenisi ile AKP’lisi MHP’lisi milletvekilleri, parti başkanları, belediye başkanları, üst düzey bürokratlar ve tabii ki AKP çanağından beslenen artist, şarkıcı kesimi… Sadece bunlar değil tabii ki, AKP döneminde uyuşturucunun kullanımının 15 kat artmasının baş aktörleri olan uyuşturucu baronları, ihaleci işadamı kisveli sözde kabadayılar, devletçe hatırı sayılır tüm mafyacılar da oradaydı.
2000 yılında da Drej Ali Lakaplı Ali Yasak’ın kız kardeşinin düğününde de yine Sedat Bucak, İbrahim Şahin, Sami Hoştan, Ali Fevzi Bir gibi Susurluk ile özdeşleşmiş tüm katiller katılmıştı. O düğünün aynısı denebilecek düğündü bu. Devlet oradaydı.
1996 yılında Susurluk’ta yaşanan bir kaza ile devlet gerçeği tüm çıplaklığı ile gözler önüne serilmişti. Bu kaza mafyanın aslında devlet olduğu gerçeğinin net fotoğrafıydı. Devlet mafya iç içeydi evet. Bu çok daha net görünüyordu.
Kısaca hatırlarsak o kazada:
Aptullah Çatlı (Devletin üniformalı katillerine işlettiremediği cinayetleri işlettirdiği bunun karşılığında uyuşturucudan kumara, fuhuştan çek senet işlerine kadar bir çok yaşa dışı, gayrı meşru işleri çok rahat yapma serbestliği olan bir katil. Hunharca katledilen 7 TİP’li öğrencinin katillerinden. Faşist mafyacı. Kırmızı bültenle arananlar listesinde idi o zamanlar),
Hüseyin Kocadağ (bir özel harekatçı. Mafya ile içli dışlı, bir çok iş yapan ve Susurluk kazası yaşandığı dönemde İstanbul emniyet müdür yardımcısı) ölmüş, Bucak aşiretinin liderlerinden dönemin DYP milletvekili Sedat Bucak çok ağır yaralanmıştı.
Kazanın ardından ortaya çıkan devlet gerçeği devrimcilerin öncülük ettiği eylemlerle protesto edilmişti. Tüm ülke kaynıyordu. Özellikle 1 dakikalık ışık söndürme eylemlerine katılım 30 milyonu aşmıştı.
1996 Susurluk kazasından sonra yapılan seçimlerde Refah partisinin birinci parti olarak çıkması ve Refah Yol hükümetinin büyük ortağı olarak devletin başına geçmesi ile yeni bir süreç başlamıştı. Amerikancı faşist ordu bir yandan Refah Partisini bahane ederek parlamentoyu hizzaya getirmek ama esas olarak bütün pisliği ortalığa saçılmış ve halk nezdinde tüm meşruluğunu yitirmiş devletin meşruluğunu yeniden inşa etmek ve Susurluk sürecini örgütleyen devrimcilerin etkisini azaltmak için bir darbe organize etti. Denilebilir ki 28 şubat darbesi devrimcilere karşı ve Susurluk’u unutturmak için yapılmıştır.
İşte bugünün AKP’si o dönemin Refah partisi kadrolarının en Amerikancılarından çıkmıştır. İlk fırsatta yol arkadaşlarını satan, R.Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç, Ali Babacan, Abdül Latif Şener, Binali Yıldırım, İdris Naim Şahin ve bugün bir kısmı ile yollarını ayırdığı ve çok az da olsa halen beraber olduğu 74 kişi ile kuruldu AKP.
28 şubatın yarattığı AKP ilk önce ABD’den icazet almalıydı ve bu işi yapmak için görevlendirilen parti kurucularından Cüneyt Zapsu’nun ABD’de Recep Tayyip Erdoğan için söylediği “bu adamı deliğe süpürmeyin” sözü hala akıllardadır.
28 şubattan sonra esas olarak AKP ile başlayan dönemi “devlet bağırsaklarını temizliyor”, “mafyaya, derin devlete darbe”, “derin devlet dönemine son” , İtalya’daki gibi “temiz eller operasyonu” diye yutturmaya çalışmalarının tek amacı Susurluk ile ortaya çıkan mafya devleti imajını unutturmaktı. Zaten 28 şubatın neden yapıldığı bu sürece bakıldığında daha iyi görülecektir. Devletin pisliklerinden arındığı, derin devlet dönemine son verildiği yalanı bir çok çevreye yutturulsa da devrimcilerin “SUSURLUK DEVLETTİR” sloganı hiç bir zaman değişmedi. Bu gün de bu böyledir. Halkın çocuklarını zehirleyen mafyacı uyuşturucu çeteleri ile devlet erkanının aynı düğünde olmasının anlamı devletin hala aynı devlet olduğundan başka nedir?
İktidara ilk geldiği yıllarda AKP, mafya ve çetelerle mücadele ediyor görüntüsü vermek için kimi mafyacı çetecileri harcayıp kimilerini hapse atarken bir yandan da boş durmuyor bertaraf ettiği mafyacıların yerine yenilerini yaratıyordu. Kaldı ki AKP, çok geçmeden hapse attığı bir çok mafyacı, çetecileri de tek tek çıkarttı. Ve kendine hizmet eden yedek güç olarak konuşlandırdı. Sedat Peker bu, AKP’nin hizmetindeki mafyacılara en iyi örnektir. AKP’nin mafyacıların önünü açması ya da daha doğru bir ifade ile mafya ve çetecilerin ipini salması ile Türkiye uluslar arası uyuşturucu trafiğinin geçtiği koridor olmanın yanında artık uyuşturucu pazarının önemli bir alanı haline geldi. Uyuşturucu yaygınlaşıyor, bu iş bir çok yerde AKP ile çalışan mafyacılar veya direk AKP’li yöneticiler tarafından yapılıyordu. Çok kısa sürede uyuşturucu kullanımı artık ilkokullara kadar inmişse bu kendiliğinden değil devletin niteliğinin yarattığı sonuç olduğu bir gerçek. Bu düğünde devlet mafya içiçeliği ile çok net görülen gerçektir: uyuşturucuyu yaygınlaştıran devlettir. Bunu kendine çalışan mafyacıları ile yapmaktadır.
Bu gün bu düğünle çok açık görünen şu ki artık devlet mafya olduğu gerçeğini gizleyemiyor. Ya da gizleme gereği duymuyor. Devletin 28 şubat ile kısmen de olsa unutturabilmeyi başardığı gerçeği bugün AKP devletinin kendi pratiği yeniden hatırlatıyor: SUSURLUK DEVLETTİR! Hâla.
*Drej Ali olarak bilinen Ali Yasak, 1956 yılında Urfa’da doğdu. 19 Aralık 1977 tarihinde Ülkü Ocakları Derneği Urfa Şubesi Yönetim Kurulu üyeliğine seçildi.
1978 yılında Urfa Eğitim Enstitüsü Öğrenci Derneği Başkanı oldu. 12 Ocak 1978’de kanunsuz yürüyüşe katılmaktan tutuklanmış, 25 Ocak 1978 tarihinde yapılan mahkemesinde tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı. 26 Ocak 1978’te devrimciler ile girdiği silahlı çatışmada yaralanmış ölmekten kurtulmuştu. 1988’de Milliyet gazetesini kardeşi ile ilgili bir haber yüzünden tarattı. Korkut Eken, DGM savcılığına 24 Şubat 1997’de verdiği ifadede, “Çatlı gibi Drej Ali’yi de, 1987-88’de MİT tarafından, yurtdışında PKK ile mücadelede kullandık” dedi.
Drej Ali, Susurlukta ortaya çıkan devletin katillerini bir araya getiren kızkardeşinin düğünüyle de gündeme geldi.