ÖLÜM ORUCUNDAKİ AVUKATTAN ORUÇ TUTAN HALKINA!

alınterimizle, mutlu sahurlar, iftarlar yapabilelim diye ölüyoruz.”

Aşağıda Aytaç Ünsal’ın Ramazan ayının başlarında kaleme aldığı vee sas olarak oruç üzerinde durduğu mektubunu yayınlıyoruz.

Şimdi ölüm orucunun 90’ıncı günündeyim. Ramazan’ın ilk günlerindeyiz. Ve ben yine huzurlu, mutlu, inatçı ve kararlıyım. Çünkü şimdi yine “oruç” benzer anlamlar taşıyor. Bugün de, inancı uğruna aç kalabilmek, iradeli olabilmek, onurdan ve adaletten yana olabilmek demek benim için. İbadet hakkı, inanç özgürlüğü için, değerlerimize, inançlarımıza hiçbir çamur sürülmemesi için ölümüne direniyoruz

*

Ramazan ayı, bireysel ve toplumsal ahlakın inşasında Rahman’ın kullarına lütfettiği müstesna

bir zaman dilimidir. Bu zaman dilimini iyi değerlendiren her Müslüman elde etiği bilgi ve

tecrübeyi, iyilik ve takvayı yılın diğer aylarına taşıyıp yaşama kararlılığı göstermelidir. Aksi halde

Resul-ü Ekrem’in “Nice oruç tutanlar var ki orucundan kendisine kalan sadece açlık ve

susuzluktur” (İbn-i Mace Siyam 21)” buyurduğu gibi sadece aç ve susuz kalmış olurlar.

Ramazan’a giriyoruz. Ölüm orucunda olan bir avukat olarak bu ay oruç tutacak olan

insanlarımıza, halkımıza, sizlere seslenmek istedim.

Ben Türk Sünni bir aileden geliyorum. Ramazan, oruç tutmak milyonlarca insanımızda olduğu

gibi benim de hayatımda önemli bir yer tutar. Çocukluğum ve gençliğim Ramazan anılarıyla

doludur.

Altı yaşında ananemin ve dedemin evinde Acıpayam’da (Denizli) yaz tatilindeydim. Sabah çok

erken saatte kalkıp kafalarında takke, başörtüsü ile yollara düşen çocukları merakla izliyordum.

Tabii Kuran kursuna gittiklerini öğrenince ne olduğunu bile bilmeden çok özenmiştim. Kaldığım

zaman belli bir süre ben de gitmiştim.

Sabah namazına kalkan dedemi merakla izliyordum. Büyük bir iradeyle her sabah aynı şeyi

yapıyordu. Ben de böyle olmalıydım. Kendi kendimi buna hazırlıyordum. Anneannem Dua kitabı

vermişti elime. Oradan sureleri okuyordum. Ezberlediğim duaları kendi kendime tekrar

ediyordum. Cuma günleri beni namaza götürmesi için çekiştiriyordum dedemi. Sonra tamamen

onu taklit ederek, camiyi ve imamı gözlemleyerek namaz kılıyordum. Büyük bir gururla

şişiyordum tabii. Eve dönünce kabara kabara “dedemle namaz kıldık” diyordum.

Oruç ise en çok yapmak istediğim şeylerden biriydi. Oruç tutmak istiyordum, tutturmuştum.

Ağlıyordum, huysuzluk yapıyordum. Anneannem, Denizli şivesiyle “oğlum bu yaşında nası dutcen

len orucu” diyerek ikna etmeye çalışıyordu. İkna çabalarının sonuç vermediği yerde “cavurun

eniği” diyerek isyana başlıyordu. Ama vazgeçiremedi beni kadıncağız.

Bir süre sonra annem ve babam da tatil için geldiler. İkna çalışmalarına annem de katılmıştı.

Annem karşısındaki muhatabın uzlaşmaz olduğunu görünce daha ara yollarla beni

yumuşatmaya çalışıyordu. Bir teori geliştirerek beni kandırdı. “Belli yaşın altındaki çocuklar oruç

tutarken sabah kahvaltı yaparlar, gün boyunca da su içerler. Orucu böyle tutarlar” diyerek beni

ikna etti.

Sabah da bana sağlam bir kahvaltı yaptırdı. Gün boyu da gözü üzerimdeydi. Ama ben söyleneni

harfiyen yaptım. Çünkü oruç tutmak, iradeli olmak demekti. İradeli olmak güçlü olmaktı. Güçlü

olmak büyük adam olmaktı. Bunun gücünü hissediyordum. Kendimi babamla, dedemle bir

görüyordum. Ve akşam top patlayıp iftar yapılınca o yemekteki iç huzurumu, kendime güvenimi

ve mutluluğumu çok net hatırlıyorum.

Şimdi ölüm orucunun 90’ıncı günündeyim. Ramazan’ın ilk günlerindeyiz. Ve ben yine huzurlu,

mutlu, inatçı ve kararlıyım. Çünkü şimdi yine “oruç” benzer anlamlar taşıyor. Bugün de, inancı

uğruna aç kalabilmek, iradeli olabilmek, onurdan ve adaletten yana olabilmek demek benim için.

İbadet hakkı, inanç özgürlüğü için, değerlerimize, inançlarımıza hiçbir çamur sürülmemesi için

ölümüne direniyoruz. Yine alınterimizle, mutlu sahurlar, iftarlar yapabilelim diye ölüyoruz. Ölüm

orucuyla bizim kendi kendimize zarar verdiğimizi düşünmeyin. Kendimize zarar vermek için

ölüm orucu yapmıyoruz. Haklılık, iyilik, doğruluk ve adalet için kendimize zarar veriyoruz.

Amacımız doğrular ve adalettir. Ölüm orucumuzun nedeni budur. Yukarıdaki alıntıda

söylendiğinden farklı değildir. Bizim orucumuzdan adalet ve iyilik yayılmaktadır. Yeni bir yaşam

kararlılığı yayılmaktadır.

Adalet bu topraklar için kutsaldır. Adaletsizlikler yok edilene kadar tek bir yumruk gibi mücadele

etmenin yemini Hilfü’l-Fudûl vardır bu topraklarda. Adalet için mücadele etmek de adalet için

ölmek de kutsaldır. İbn Mace Sıyam da diyor ya siz de orucunuzu açlık ve susuzluk yaşamak

için tutmayın.

Siz de orucunuzu tutarken, adalet mücadelesinde ölen Helin Bölek’in, Mustafa Koçak’ın

yüzlerce günlük açlığını hatırlayın. Ramazan ayında canımızdan çok sevdiğimiz sizlerle

açlığımız buluşsun. Ramazan’ınız mübarek olsun!

Sosyal ağlarda paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.