Bugün 5 Nisan avukatların günü. Karakollarda, hapishanelerde işkence gören avukatların günü. Mahkeme salonlarında savunmaları kesilerek salonlardan çıkarılan avukatların günü.
Basın açıklaması yapıp “adalet” diye haykırdıkları için yerlerde sürüklenerek adliyelerden gözaltına alınan avukatların günü.
Müvekkillerinin hakkını savundukları için tecrit hücrelerinde yıllarca tutulan avukatların günü. Ölüm orucunda olan müvekkillerini hapishane koşullarında açlıklarıyla savunan avukatların günü.
Bugün mesleğimiz yoğun bir saldırı altındadır. Avukatlık mesleğinin bütün temel hakları ve kazanımları ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. Avukatın mesleki anlamda hiçbir güvencesi kalmamıştır. Avukatın üzeri, bürosu, evi her zaman aranabilir. Avukat artık her yerde gözaltına alınabilir. Avukata hiçbir delil olmadan her ceza verilebilir. Avukatın savunması her zaman kesilebilir, bir duruşmadan her an salondan atılabilir. Avukatlığa dönük bu saldırıların temelinde halkın temel haklarına, savunma hakkına saldırılar vardır.
Uygulanan devlet terörü karşısında halk savunmasız bırakılmak isteniyor. Bu yüzden avukatlık mesleği dönüştürülmeye çalışılıyor. Avukatlığın halkın haklarını savunan, adalet mücadelesi veren yönleri tamamen ortadan kaldırılmak isteniyor.
Nazi Almanyası Adalet Bakanlığı’nın yaptığı gibi avukatlar devletle işbirliği yapmaya zorlanıyor. “Avukatlar savcılar, hakimler ve polislerle uyum içinde çalışmalıdır” diyorlar. Naziler de “avukatlar, savcılığın iddiasının hayata geçmesi için uğraşmalıdır” diyordu. Avukatlığın bağımsızlığı ortadan kaldırılmak isteniyor.
Avukat devlet memuruna dönüştürülmek isteniyor. Bu amaçları gerçekleştirmek için avukatlar hak mücadelesinden uzaklaştırılıyor. Basit birer tüccar, iş takipçisi durumuna düşürülüyorlar.
Bu tip avukatlığın öncülüğünü Türkiye adaletsizliklerle yanarken yeşil pasaport ve KDV indirim peşinde koşan TBB başkanı Av. Metin Feyzioğlu yapıyor.
Avukatlık mesleğini dönüştürme politikasına karşı ise halkın avukatlığı pratiği kaya gibi durmaktadır. Bu pratik avukatlığın özünü yansıtmaktadır. Avukatlık halkın haklarını savunmak, adalet için mücadele etmektir.
Soma’da öldürülen işçilerin, Çorlu’da ailelerini kaybeden halkın, işçilerin, köylülerin, adalet isteyen devrimcilerin her koşulda haklarını savunmaktadır.
Kendini yakan Adem Yancıların, açlık ve çaresizlikten intihar edenlerin, grevlerde, eylemlerde direnenlerin adalet haykırışı olabilmektir. Bu pratiğin öncülüğünü ise Halkın Hukuk Bürosu yapmaktadır. Çağdaş Hukukçular Derneği Av. Halit Çelenklerden, Av. Niyazi Ağırnasli’lardan, Av. Fuat Erdoğan’lardan bugüne halkın avukatlığı pratiğini yaşamaktadır.
Iktidarın yaratmak istediği avukatlık pratiği ile halkın avukatlığı arasındaki çatışma bugün oldukça artmıştır. Bugün Halkın Hukuk Bürosu’nun tutsak avukatları Av. Ebru Timtik, Av. Barkın Timtik, Av. Aytaç Ünsal ve Av. Oya Aslan ölüm orucunda olan müvekkillerini açlıklarıyla savunmaktadır. Süresiz olarak açlık grevinde olan meslektaşlarımız halkın avukatlığını ve mesleğin onurunu korumaktadırlar.
Bugün ülkemizde yargı yoktur, kanun yoktur, hukuk yoktur. Mahkemeler siyasi komite olarak çalışmaktadır. Bugün hukukun olmadığı mahkemelerin olmadığı ülkemizde hukuk varmış mahkemeler varmış gibi davranmak avukatlık oynamak körlüktür.
içinde bulunduğumuz durum yargının durumu geçici değil kalıcılaştırılmak istenmektedir. Hükümet değişikliği olsa dahi yargının işleyişi değişmeyecektir. Şimdi korona virüs bahane edilerek tüm dünyada fiilen sıkı yönetim ilan edilmiştir.
Emperyalizm dünyada ciddi bir yönetememe krizi yaşamaktadır. Böyle bir dünyada ülkede yaşamak istemiyorsak, mesleğimizin gereklerini yerine getirmekten, adalet için mücadele etmekten başka şansımız yoktur.
Bugün bedel ödemekten kaçan herkes aynı zamanda meslektaşlarımızın açlık grevinde olmasından da sorumludur. Ve unutmayalım bugün küçük bedellerden kaçtığını düşünenler aslında yarın çok daha büyük bedeller ödemeyi göze almaktadır.
iktidarın cübbeli cellatlarından kurulmuş mahkemeleri reddediyoruz, reddetmeliyiz. ABD ve AB emperyalistlerinin, işbirlikçilerinin virüslerle, hastalıklarla halka korku saçmasını, teslim almasını reddetmeliyiz. Emperyalistlerin talimatlarıyla hareket eden bir yargıyı reddetmeliyiz. Adaletsiz bir düzeni reddetmeliyiz.
5 Nisan avukatların mücadele etmeye başlama, seslerini yükseltme günü olmalıdır. Adaletli bir düzen için hukuk savaşının başlangıcı olmalıdır. Artık üzerimizdeki hareketsizliği atalım. Suskunluğu yırtalım! Halkın Hukuk Bürosu’nun tutsak avukatlarının açlığına, adalet çığlığına ses olalım.
Daha önce 5 Nisan’da ölüm orucuna başlayan Av.Behiç AŞÇI’nın direnişi hafızamızdadır. Halkın avukatları bugün aynı iradeyle direniyorlar. Direnişe destek olalım.
Unutmayın Napolyon’un “Hükümete dil uzatan avukatların dilini kesmek isterim” dediği avukatlar, 2. Paylaşım savaşında Nazilere, Franco, Pinochet gibi diktatörlere karşı mücadele
eden avukatlar, Kurtuluş Savaşımızdaki Kuvayi Milliyeci avukatlar, Av. Halit Çelenk’ler, Av. Faik Candan, Av. Fuat Erdoğan gibi katledilen avukatlar, Madrid Attacha da öldürülen 4 avukat şu an bu direnişin ve adalet mücadelesinin yanındadır.
Meşru olan haklı olan biziz. Mesleğimizi, sağlığımızı, yaşamımızı, vatanımızı korumanın başka bir yolu yoktur. Adalet için hep birlikte mücadele edelim!