
Bu hafta okuma odasında halkımıza, her koşulda üretimlerine devam eden özgür tutsaklarımızdan Taner Korkmaz’ın kaleminden çıkan yeni roman “Zafere Kadar Yangın Yeri”ni öneriyoruz. Eserde, ülkemiz yakın tarihinin en sancılı mücadele dönemlerinden biri olan 90’ların sonu ve 2000’lerin başındaki bir kesit işleniyor.
Hikâye, hem kişisel tanıklık ve deneyimlerden süzülerek oluşturulan kurmaca bir örgüye, hem de tarihsel arka plan ve bazı karakterler bazında gerçekliklere dayanması bakımından oldukça özgün bir edebi tarzda kaleme alınmış.
Romanda, şehirlerdeki gençlik yapılanmaları, mahalle örgütlenmeleri ve hapishane direnişlerinin kesişen düzlemleri birbirini izleyen bölümler hâlinde ilerliyor. İlk bölümlerde şehirlerde yürütülen gençlik çalışmaları, üniversite örgütlenmeleri, ideolojik tartışmalar ve bireysel karakter analizleri etrafında gelişen olay örgüsü, devamında mahalle çalışmalarına geçiyor. Bu bölümlerden itibaren devrimci mücadelenin sokaktaki pratik yüzü ön plana çıkıyor.
Mahallelerde bildiri dağıtmak, afiş asmak, depo bulmak, dergi taşımak gibi “küçük görevler”, romanın ideolojik arka planında devasa bir anlam taşıyor; çünkü aslında her biri, hareketin halkla bağ kurmasının ve inancı gündelik hayata işlemesinin biçimleridir.
Hikâyede aylar ilerledikçe faşizmin baskısı artıyor. Romanın ikinci yarısından itibaren operasyonlar, gözaltılar, ihbarlar ve tutuklamalar tüm hızıyla başlıyor. Aynı zamanda tutsaklığa geçişin ruhsal boyutu, farklı tavırlar gösteren karakterler üzerinden incelikli bir biçimde işleniyor. Bu noktadan itibaren F tipi hücrelerin açılış süreci, içeride ve dışarıda tecride karşı başlatılan mücadele, direniş ve ölüm oruçları anlatının yeni ana eksenini oluşturuyor.
Gerçek tarihle iç içe geçmiş sahneler ve 19 Aralık Hapishaneler Katliamı süreci, hikayenin doruk noktası oluyor. Bu bölümlerden itibaren romana ismini veren “yangın yeri” tabiri, hem somut hem de simgesel bir anlam kazanıyor.
Hikâyenin çekirdeğini oluşturan tema, koşullar ne olursa olsun direnme ve teslim olmama kararlılığıdır. Romanın başkahramanlarından Halil’in sözü, bu geleneği ve kararlılığı şu şekilde özetliyor:
“Devrimci yenilse bile teslim olmaz; çünkü teslimiyet, yenilgiden daha ağırdır.”
Bu olay örgüsü ve temaya paralel olarak, karakterler aracılığıyla yoldaşlık, kolektif mücadele ruhu, inanç ve devrimci ahlak gibi olumlu özellikler ile tereddüt, ihanet ve çözülme gibi zaaflar incelikle ele alınıyor. Halkı mücadelenin merkezine alan bir devrimci hareket içinde, farklı geçmişlere, karakterlere ve sınıfsal konumlara sahip kişilerin bu olumlu ve olumsuz özellikleri benliklerinde taşıması ustaca işleniyor.
Kitabın önsözünde de vurgulandığı gibi, herkes kendi gerçeği içinde devrimcilik yapabilir ve bir halk hareketi herkesi savaştırabilir, herkesi devrim mücadelesinde örgütleyebilir.
2006 yılından beri mücadelenin özgür tutsaklar cephesinde yer alan Taner Korkmaz’ın bu çarpıcı edebi eserini, üreten ve yaratan halkımızın ilgisine ve beğenisine sunuyoruz.