Nurettin Demirtaş: Direnişin öncüsü İbrahim Gökçek ve Grup Yorum üyelerinin direnişlerine sahip çıkmak büyük bir insanlık görevidir.

“.. şükür ki Pir Sultanlar direnmektedir. Bu direnişlerin en büyüklerinden biri şu an hapishanede rehin tutulan Grup Yorum üyesi değerli sanatçı İbrahim Gökçek ve arkadaşları tarafından sergilenmektedir.”

Sanatçıların tavrı siyasetin önünü açabilir!
22/01/2020, Nurettin Demirtaş. Yeni Özgür Politika

1- Grup Yorum’un Açlık Grevi 230’lu Günlerinde!


Grup Yorum üyeleri konserlerinin yasaklanmaması, üzerlerindeki baskı ve takibatın son bulması için açlık grevine girmişlerdir.
Rejimin sanata ve sanatçılara karşı düşmanca bir yaklaşım içinde olduğu biliniyor. Tutuklanmış, sürgünlere gitmiş, işlerinden çıkarılmış, yasaklanmış, saldırılara uğramış ve halen tehdit altında olan yüzlerce sanatçı bulunuyor.


Sanat ve sanatçısı susan bir ülke karanlığa mahkum olur fakat her zaman olduğu gibi şükür ki Pir Sultanlar direnmektedir. Bu direnişlerin en büyüklerinden biri şu an hapishanede rehin tutulan Grup Yorum üyesi değerli sanatçı İbrahim Gökçek ve arkadaşları tarafından sergilenmektedir. Gökçek 200’lü günlerindeyken süresiz açlık grevini ölüm orucuna dönüştürmüştür.


Pir Sultanlardan Victor Jaralara, Gurbet Aydınlardan Hozan Serhatlara halkın sanatçıları direnişleriyle insanlığın onurunu savunmuşlardır. Kaybedenler her zaman diktatörlükler olmuştur. Bugün de sanatçıların onurlu direnişi kazanacaktır. Bu direnişte yalnız değildirler.
Değerli sanatçı ve direnişin öncüsü İbrahim Gökçek ve Grup Yorum üyelerinin açlık grevi direnişlerine sahip çıkmak büyük bir insanlık görevidir.

Geç olmadan tüm aydın, sanatçı ve demokrat kesimler bu direnişe en güçlü şekilde ses vermeli ve sanatçılarına layıkıyla sahip çıkmalıdır.

2- Devran’ı İzlemek, Dayanışmak Korkutuyorsa Yazmaya, Oynamaya, Dayanışmaya Devam!


Tüm yasal kılıflı ve yasadışı eylemlerinde iktidar için herkesle dayanışmak serbest ama vatandaşa yasak! Onlara, IŞİD ile dayanışmak serbest vatandaşın haksızlığa uğrayanlarla, kadınlarla, emekçilerle, demokratlarla, aydınlarla, sanatçılarla dayanışması yasak! Çete dayanışması dışında her türlüsü yasak!


“Yasak” bile hukuki bir kavramdır. Sözgelimi “yasak” diyoruz yoksa bunlar hukuki terimlere bile ihtiyaç duymuyor. Lümpen bir jargonları var. Sanatçılara da bu dille saldırıyorlar.
Herhangi bir rejim değil çete güruhu iktidarı kapmış! Koalisyon, çete koalisyonudur.
Tiyatro ve izleyenlerini tehdit eden birisi herhangi bir ülkede Cumhurbaşkanlığı makamında kalabilir mi? Türkiye’de de kalamaz! Kalıyorsa Cumhurun değil çetelerin başı olarak kalabilir!
Onlara dokunan nedir?


Öyle görünüyor ki; biri, Cizre’de yaşattıkları vahşeti yüzlerine vurması diğeri de Türkiye’de demokrasi ve barış isteyenlerin dayanışması! Bir de elbette hapishanelerdeki siyasi rehinelerin sesi olması…
Anonim Yahudi Tarihinde denilir ki: “Naziler her bir Yahudi’yi öldürmek istedi. Yahudi, asimile olmuş, üç nesilden beri Hıristiyanlarla evlenmiş olabilirdi ama bunun önemi yoktu. Naziler en küçük Yahudi mirasına sahip herkesi öldürme eğilimindeydi… Almanlar savaşmada çok usta olduğu için, bu çabuk olmuştu. Hava desteği ile zırhlı saldırı sanatını mükemmelleştirmişlerdi. Buna “yıldırım savaş” diyorlardı.”

yüzyılın başında uygulanan “çöktürme planı” tıpkı Hitler’in yıldırım savaşı tarzında uygulamaya konuldu. Bunun en temel hedefi hızlı sonuç almaktı ve yöntemi korku salmak, herkesi susturmaktı.
Tarihin şu acı örneği çok önemli ve öğreticidir:
Hitler orduları gettolarda direnen Yahudilerin bodrum katlarında toplanması karşısında binaları yıkıyor ve içindekilerle birlikte yakıyordu. Tıpkı Cizre’de olduğu gibi…


Amaçları sadece direnen Yahudileri imha etmek değil tüm direnme potansiyelini yok etmek, başkalarına da gözdağı verip sindirmekti.
“Direnenlerin başına bunlar gelir” mesajını verdiklerinde direnme eğilimi gösteren birçok Yahudi “benim direnişim yüzünden başkaları zarar görmesin” diyerek sessiz kalmıştı. Oysa bu sessizlik soykırımı önlememiş aksine hızlandırmıştı. Sonrasında ne olduğunu hepimiz biliyoruz.
Diktatörlük sessizliği bozan her şeye karşıdır!


Dayanışmak tüm baskıcı rejimler için büyük tehlikedir!
Dayanışmanın küçüğü büyüğü değil mesajı önemlidir. Mesaj sanatçıdan gelince zaten büyük oluyor.
Dil ve kültür ağı da bu dayanışmanın en güzel örneklerini sergiliyor. Üniversiteler son yılların sessizliğini bozuyor. Bir süredir azgın baskılar yüzünden sessiz olanlar da ses veriyor.


Tavır sahibi olmak ölümcül sessizliği bozuyor. Türkiye’yi çete çitliğine çevirenlerin paniklemeleri ve en çirkin sesleriyle bütün güzel sesleri bastırmaya çalışmaları bundandır. Fakat halk güzel sesleri sever, çete korosunu değil!
Bu güzel seslerden biri olan Grup Yorum’un açlık grevi direnişini destekleyelim, sanatçılarımızı destekleyelim; izleyicileri bile tehdit eden çirkin seslerden kurtulalım!


Bu sayede aydınların ve sanatçıların özlemini ifade ettikleri birlik, barış ve demokrasi yolu açılabilir. Buna en fazla siyasi alandan destek gelmelidir çünkü Türkiye’de kapatılmış olan siyasetin yolu da bu sayede açılabilir.
Bu tavrın çığ gibi büyümemesi için hiçbir sebep yok.
Çünkü aydın ve sanatçı tavrı RUH KIRIM karşısında ÖZGÜR RUH’u temsil ediyor! Önü alınamaz!

Sosyal ağlarda paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.