
Korkuyor saraylardakiler. Zalim Dehak, sarayında ne kadar büyük bir korku içinde yaşıyorduysa, Tayyip Erdoğan da kendi “ak” sarayında aynı korkuyla yaşıyor.
Korkuyor saraylardakiler. Katliamcı Netanyahu bir füzenin villasını bulmasından korkuyor… Amerika’nın başkenti Washingtonda Beyaz Saray’da yaşayanlar korkuyor.
Onların politikalarını, yasalarını, savaşlarını bu korku belirliyor.
Demirci Kawa’dan korktu Dehak. Korkmakta haklıydı. Çünkü halkına her gün daha fazla zulüm ediyordu.
Devrimden, devrimcilerden, direnişlerden, direnişcilerden korktu Tayyip. Gezi’den korktu. Onun için vur emri verdi polisine. Ali İsmailler, Berkin Elvanlar bunun için vuruldu.
Netanyahular, ve onun arkasındaki Bidenler, Trumplar, bir türlü teslim alamadıkları halklardan korkuyorlar. Filistin direnişinden korkuyorlar. Direniş ekseninden korkuyorlar. Korktukları için, Gazze’de tarihin en kısa süredeki en büyük katliamlarından birini gerçekleştirdiler.
Katlettikçe, korkularından kurtuluyorlar mı?
Hayır.. katlettikçe büyüyor korkuları.

Newroz’u yok eden, yasaklayan, kana boğan, halkları katleden faşizmdir. Bugünün saraylarında emperyalistler ve işbirlikçileri oturuyor. Tekelci burjuvalar oturuyor. “Saray rejimi” diye bir şey yok. Sarayların uyguladığı rejim, faşizmdir. Saraylarla, faşizmle nasıl savaşılıyorsa öyle savaşılabilir.
Emperyalizmle halklar arasındaki savaş, bu minvalde sürüp gidiyor.
Korkuyorlar.
Korkularından kurtulmak için baskılar, yasaklar koyuyor, zulmediyorlar.
Zulümleri arttıkça, korkularından kurtulmak bir yana daha fazla korkuyorlar.
Ve zulmü artırmaktan başka bir çare yine bulamıyorlar.
Halkların mücadelesi düz bir çizgi izlemiyor.
İnişler çıkışlar, ilerlemeler, gerilemeler var bu kavgada.
Ama hiçbir koşulda umutsuzluk yok.
Zulümleriyle, baskı ve yasaklarıyla, bize “çaresizlik” duygusunu vermek istiyorlar.
Çaresiz olduğunu düşünen umutsuzlaşır.
Bakın Newroz ateşlerine.. içiniz umutlu dolsun.
Dünya halklarının direnişlerine bakın… içiniz umutla dolsun.
Özgür tutsakların hiç bitirilemeyen direnişlerine bakın.. içiniz umutla dolsun.

Emperyalizmin, faşizmin çerçevesini çizdiği “barış”larda umut yok.
“Barış” masalarına bakmayın. Çünkü orada umut yok. Orada özgürlük yok. Orada teslimiyet var. Aşağılanma var.
Kolombiya’da olduğu gibi, ETA’da, IRA’da olduğu gibi “Barış” mesalarında giyilen beyaz gömlekler, saflığı, temizliği değil, teslimiyetin kirini temsil ediyorlar. O kiri, pası gizlemek için beyaz gömlerler kullanılıyor.
Beyaza bakmayın.
Gözlerinizi Newroz’un ateşine dikin.
Ateş kızıldır.. köz kızıldır.. kor kızıldır..
Newroz ateştir.
Demirci Kawa’nın ateşini tüm dağlara, tüm ovalara, tüm yaylalara, tüm şehirlere taşıyalım.
Özgürlük kavgasını her yana taşıyalım.
Unutmayın, tarih tanıktır; Dehak ve Kawa tanıktır.
Savaşan kazanır.
Teslim olan, kaybeder!