Almanya’da yeni bir Nazi çetesi davası başladı.
“Gruppe S” adıyla bilinen bu çeteye karşı, geçtiğimiz yılın şubat ayında gözaltı ve tutuklamalar gerçekleştirilmiş ve soruşturma açılmıştı.
13 Nisan’da Stuttgart’ta başlayan davanın iddianamesinde “Gruppe S” adlı faşist Nazi çetesinin Almanya’da siyasetçilere ve camilere yönelik saldırı ve suikast planladıkları belirtildi.
Davada 12 ırkçı faşist mahkeme karşısına çıktı.
Irkçı faşist sanıklar, duruşma salonunda yüzlerini kapattılar.
NSU Gibi…
“Gruppe S”, yapılanma ve yöntem olarak, tıpkı, NSU’ya (Nasyonal Sosyalist Yeraltı örgütü) benzetiliyor. Irkçı NSU çetesi, bizzat Almanya Anayasayı Koruma Örgütü’nün desteğiyle örgütlenmiş ve geçmiş yıllarda seri bir şekilde 8’i Türk, biri Yunan ve bir de Alman polisini öldürmüştü.
“Gruppe S” ve NSU arasındaki bu özdeşlik, bize “Gruppe S” yargılamasının nasıl gelişeceği konusunda da bir ipucu veriyor.
NSU’ya yönelik yargılamada, NSU çetesinin bağlantılarını, kalıntılarını açığa çıkaran bir yargılama yapılmadı.
Keza, bu çetenin oluşumunda resmi kurumların rollerinin ne olduğu da sorgulanmadı.
Tam tersine, soruşturmaların önü kapatıldı ve belgelerle ilgili onyıllarca sürecek gizlilik kararı alındı.
Yani Alman devleti ve onun yargısı, NSU’yu aydınlatmak için de, yargılamak ve cezalandırmak için de bir çaba sarfetmedi.
“Gruppe S” davasında da farklı bir gelişme olması için bir neden yok.
Davada 12 sanık var. Bunların hepsi Alman vatandaşı. 12 sanıktan biri de polis; ırkçı çeteye katkı sağlamak için materyal desteği verdiği belirtiliyor.
Çetenin Oluşumu ve Planları
Federal Başsavcı vekili tarafından okunan iddianamede, Gruppe S. olarak adlandırılan örgütün “aşırı sağ terör örgütü” olduğu belirtildi.
İddianameye göre; “Örgüt üyeleri Werner S. girişiminde 2019 yılında bir mangal alanında bir araya gelerek örgütü kurmaya karar verdiler… 2020 yılındaki diğer buluşmalarda ise somut olarak yapılacak suikast ve saldırılar görüşüldü… Grup halinde veya bir örgüt üyesinin tek başına bir camiye girerek katliam yapması kararlaştırıldı…”
İddianamede “örgütün kısa ve uzun namlulu silah almak için hazırlık yaptığı… bir grup üyesinin Çekya’dan silah temin etmek için girişimde bulunduğu ve 50 bin euroluk silah ve mühimmat alınmasının planlandığı” belirtiliyor.
Soruşturma dosyalarına göre, ırkçı çetenin şefi Werner S “bir Kalaşnikof silah, 2 bin kez atış yapabileceği kadar mühimmat, Uzi hafif makineli tüfek ve el bombaları” almak için harekete geçti. Grubun elinde ise çoğu tabanca olan 27 adet ruhsatsız silah bulunuyor.
İddianamede yer alan bir başka iddia ise, ırkçı çetenin geçen yıl Yeşiller Partisi Eş Genel Başkanı Robert Habeck ve Yeşiller partisinden Anton Hofreiter’e suikast düzenlemeyi kararlaştırması.
Tıpkı NSU Gibi Bunda Da Muhbir Var!
Irkçı çeteyle ilgili bu iddiaların kanıtı olarak bazı ses kayıtları ve internet üzeriden yapılan yazışmalar gösteriliyor.
Fakat iddianameye ilişkin basında yer alan bilgilerde, en önemli delilin, bir muhbirin verdiği bilgiler olduğu belirtiliyor.
Bu muhbir kim?
Acaba tıpkı NSU’da olduğu gibi, bu muhbir devletin resmi memurlarından, ajanlarından biri mi?
NSU davasında buna benzer soruların hepsi cevapsız kaldı.
Bütün dava ve bütün suç, tek bir kişi üzerine yoğunlaştırılarak, NSU dosyası kapatıldı.
Çünkü, Alman emperyalizmi, ırkçılığın hamisidir. Destekleyicisidir.
Bu nedenle, “Gruppe S” gibileri ortalıkta cirit atıyor.