“Almaya geleceğiz seni Mustafa… dayan!”
– 2. Bölüm –
Mustafa Koçak’la aylarca aynı hücreyi paylaşan ve açlıktaki 168 gün boyunca Koçak’a refakatçılık yapan ve geçtiğimiz günlerde tahliye olan Ulaş İnci’yle röportajımızın ikinci bölümünü yayınlıyoruz:
GHA: Siz Mustafa Koçak’ın ölüm orucunun kaçıncı gününde tahliye oldunuz?
ve onu bıraktığınızda sağlık durumu nasıldı?
U.İ: 168. gün tahliye oldum. Mustafa’nın sağlık durumu konusunda şunu söyleyebilirim; direnişin doğal etkileri vardı elbette. Eski gücü yoktu. Son dönemde şiddetli karın ağrıları ve halsizlik yaşıyordu. Kas ve eklemlerde de ağrıları başlamıştı. Geceleri sürekli kan şekeri düşüyor, soğuk terler atıyor ve titremeler yaşıyor.
Uykusuzluk, ışığa, kokuya ve sese karşı daha fazla duyarlılık hissediyor. Hapishane ortamı dışarıdan daha farklıdır. Her tarafınız beton olduğu için soğuk oluyordu.
O yüzden her geçen gün daha fazla üşüyordu. Daha fazla dinlenmeye ihtiyaç duyuyordu. Vücudu çok hassaslaştı. Ayakları küçüldüğü için giydiği terlik, ayakakkabı vs. ayaklarında yara oluşmasına sebep oldu.
Az önce dediğim gibi günler ilerlediği için sağlık açısından bir günü bir gününe tutmuyor. Bir bakmışsınız kendisini iyi hissediyor. Ama bir bakmışsınız tersi…
Tansiyonu ortalama olarak büyük 8, küçük 5, nabız ise 50 çıkıyordu. Dışarıdan ailesinden öğrendiğim bilgilere göre ağız içlerinde yaralar çıkmış, ağzını açmakta, konuşmakta çok zorlanıyormuş. Son açık ziyaretinde neredeyse hiç konuşamamış. Bacaklarında morarmalar, kramplar var.
- günde ishal oldu. 1 hafta sürdü etkisi. Tamamiyle güçten düştü. Halsizlik, şiddetli karın ağrıları yaşadı. Sonra toparladı.
Direniş kendi rutiniyle ilerlemeye devam ederken bu gibi rahatsızlanmalar olabiliyor. Süreç içinde toparlanıyor ama eski sağlığıyla aynı durumda değil. Her seferinde biraz daha kritikleşerek…
“Hapishane idaresi akbaba gibi pusuda bekliyor”
GHA: Zorla müdahale tehdidi nasıl gerçekleşiyor? Bunu nasıl takip ediyorlar… günlük sağlık kontrolu yapılıyor mu… hapishane idaresi mi yapıyor, siz kendiniz mi yapıyordunuz… Nasıl oluyor?
U.İ: Her insanın “Hekim Seçme Hakkı” vardır. Bu hem meşru hem de yasal bir haktır. O yüzden tutsak olmak bu hakkın kullanılamayacağı anlamına gelmiyor. Mustafa da direniş boyunca “Hekim Seçme Hakkı” kapsamında Türk Tabipler Birliği’nin görevlendireceği bağımsız ve tarafsız bir hekim tarafından ölçümlerinin yapılmasını talep etti. Hapishane idaresi, Cumhuriyet Başsavcılığı ve Adalet Bakanlığı bu talebini reddetti.
Hapishane yönetimi, direnişin ilk gününden itibaren zorla müdahaleyle tehdit eden bir kurum olduğu için, Mustafa da sağlık kontrollerinin hapishane doktoru tarafından yapılmasını kabul etmiyor. Çünkü hapishane idaresinin ve doktorlarının kontrol amacı, zorla müdahale etmek için uygun zamanı tesbit edebilmektir. Bu yüzden Mustafa’nın yapılması gereken günlük ölçümleri yapılmıyor. Sadece koğuşumuzda olan tansiyon aletiyle sabah-akşam tansiyon ölçümü ve belli aralıklarla da iple bel ölçümü yapıyorduk.
Direnişin 80. günlerinden sonra koğuşumuza heyet gelmeye başladı. Heyette kimler var: hapishane doktoru, dahiliye uzmanı, nörolog, kampüs içi başhekim, sosyolog, psikolog… Bu heyet; serbaşgardiyan, 1.müdür, 2.müdür, hazırkuvvet, robocop, revir gardiyanları… eşliğinde yaklaşık 30 kişiyle birlikte hergün koğuşumuza girip Mustafa’nın durumunu gözlemliyorlardı. Koğuşumuzdan çıktıktan sonra da kendi aralarında durum değerlendirmesi yapıyorlardı. Hemen hemen hergün “kritik aşamaya geldiğine karar verdiğimizde ve bilinç kapandığında müdahale edeceğiz” tehdidinde bulunuyorlardı. Yani kısaca hapishane idaresi akbaba gibi pusuda bekliyordu diyebilirim.
“B1 Talebimiz Reddedildi!”
GHA: B1 verilmediği açıklandı. B1’in direnişteki işlevi nedir, hapishane idaresi neden vermiyor?
U.İ: Evet B1 vitamini meselesini anlatmak istiyordum ben de. Herkes bilir ki Açlık Grevi veya Ölüm Orucu Direnişçisi günlük olarak 500 mg saf B1 kullanmalıdır. B1 dediğimiz vitaminin ise hiçbir besleyici özelliği yoktur. Sadece beyin fonksiyonlarını ayakta tutar. Önceden ülkemizde B1 vitamini üretilmiyordu. Ama şimdi Solgar isimli bir şirket tarafından üretilmeye başlandı.
Hapishane idaresinden saf B1 aldırmayı talep ettik.
Ancak bütün taleplerimiz gibi bu talebimiz de reddedildi. Revir doktorunun onayı olmasına rağmen bakanlık tarafından izin verilmediği söylendi. Mustafa B1 ihtiyacını karşılayabilmek için Benexol kullanıyor. Benexol’un içinde ise 250 mg B1, 250 mg B6, 1 mg B12 bulunmaktadır. Günlük 500 mg alması için 2 tane Benexol kullanması gerekiyor. Mustafa da böyle yapmak zorunda kalıyor.
Böyle olduğu için de vücutta fazla B12 ve B6 vitaminleri toplanıyor. Ve vücuda çok büyük yükler yapıyor. Yan etkileri çok oluyor. Çabuk güçten düşüyor, daha fazla halsiz hissediyor kendisini, daha fazla karın ağrıları çekiyor. 168.gününe kadar olan belirtileri bunlardı. Günlerin daha da ilerlemesiye talebi karşılanmadığı taktirde yan etkileri daha da artacaktır.
“Davanın tek özgünlüğü varsa… en büyük adaletsizliğin yaşanmasıdır.”
GHA: Koçak’ın direnişine ilişkin yoldaşlarına, halka, demokratik kurumlara ne söylemek istersiniz?
U.İ: Mustafa Ölüm Orucu açıklamasında: “Bugün birşeyleri kaybetmek korkusuyla feda ettiklerimiz gelecekte en kahredici pişmanlıklarımız olabilir. Insanın diyen hiç kimse başı önde, onurunu ve doğrularını savunamamış olarak ölmek istemez.” demişti.
Ve “Ya Adalet Ya Ölüm” diyerek bir direniş çağrısı yapmıştı. Bu sese kulak verelim. Adalet çığlığını büyütelim.
Birçok kişi hala “davanın özgünlüğü” diye uzak duruyor. Davanın tek özgünlüğü varsa görüp görebileceğimiz en büyük adaletsizliğin yaşanmasıdır. Davanın bir özgünlüğü varsa o da itirafçıların bile açlık grevi yapmasıdır.
Artık “davanın özgünlüğü” diyerek bedel ödemek korkusundan vazgeçilmelidir. “Dokunursam yanarım” korkusundan vazgeçilmelidir. Oysa ki ne büyük coşku ve heyecanla söylüyoruz Nazım ustanın dizelerini “Ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa”diye…
“Tarih herkese sorusunu yöneltti.”
GHA: Son olarak ayrıca eklemek istediğiniz bir şey var mı?
U.İ: Kendisine devrimci, demokratım, aydınımı, insanım diyen herkes buyursun. Tarihin herkese sorusunu yöneltti. “Adalet için bir insan bedenini ölüme yatırdı ve sen ne yaptın?” diye…
Daha fazla kaybedecek zamanımız yok. Mustafa’nın talepleri hepimizin talebidir. Keşke dememek için, adaletlik saldırısını parçalamak için tüm herkesi direnişin etrafında kenetlenmeye ve yılmadan, yorulmadan daha fazla emek vermeye çağırıyorum.
Son olarak Mustafa’nın ve tüm direnişçilerin sesini kamuoyuna taşıyan Gerçek Haber Ajansı’na teşekkürlerimi iletiyorum.
GHA: Biz teşekkür ediyoruz. İnanıyoruz ki, direnenler kazanacak.