Dün, 25 Temmuz’da Libya çıklarında, iltica etmek için en tehlikeli yolculuklara girişenleri taşıyan bir tekne battı.
Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Göç Örgütü tarafından «acil» denilerek paylaşılan bilgiye göre, batan tekneden 145 kişi kurtarılırken, yaklaşık 150 mültecinin kayıp olduğu belirtiliyor.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri (BMMYK) Filippo Grandi, bu olay üzerine yaptığı açıklamada şöyle dedi :
“Akdeniz’de bu yılın en kötü trajedisi az önce yaşandı. Pek çok çaresiz insan için çok geç olmadan, denizden kurtarmayı yeniden başlatmak, göçmenlerin Libya’da alıkonmasını sona erdirmek ve Libya dışına ulaşacak güvenli yolları arttırmak için hemen bir şeyler yapılmalı.”
Peki ne yapılmalı?
Sorunu yaratan kendileri, «trajedi»yi yaratan kendileri.
Çözümü kimden bekliyorlarsa… «yapılmalı » diye açıklama yapıyorlar.
Akdeniz’de yıllardır olduğu gibi, tekneler battığında « kayıp » olarak açıklananlar, ölülerdir. Bazen bir mucize olur, birileri canlı olarak bir kıyıya ulaşır.
Ama asıl gerçek şudur, batan her teknede onlarca, yüzlerce mülteci katledilmiştir. Akdeniz, MÜLTECİ MEZARLIĞI olmuştur.