KÜRT HALKININ KATLEDİLMESİYLE SONUÇLANAN ”ÇÖZÜM SÜRECİ’NİN KRONOLOJİSİ”

Tarihi unutmamak gerekir. Yolunu tarihin ışığıyla aydınlatmayanlar, karanlık, bataklık yollarda yok olup veya eriyip giderler. Bugün yine “çözüm süreci” lafları edilmeye başlandı. AKP faşizminin başlatıp yine AKP faşizminin bitirdiği bir önceki “çözüm süreci” hatırlanmadan bugün doğru bir politika belirlenemez.

2005: Diyarbakır’da yapılan bir konuşmada, dönemin Başbakanı Erdoğan, “Kürt sorununun varlığını kabul etti”(!) ve devletin Kürt vatandaşlara yönelik hatalar yaptığını belirtti. Bu açıklama, özellikle Kürt milliyetçi hareketi tarafından devletin söyleminde önemli bir değişiklik olarak kabul edildi. Bir yandan da katliamlarını sürdüren faşizm Kürt halkını teslim almayı, ulusal temelli mücadeleyi bitirmeyi, Kürt milliyetçi hareketin silahlarını bırakmasını hedefliyordu.

2009: 29 Temmuz 2009 tarihinde AKP iktidarı, “Kürt Açılımı” sürecini “resmi” olarak başlattı. İçişleri Bakanı Beşir Atalay, “açılım” çalışmalarını koordine etmekle görevlendirildi. “Kürt Açılımı”na daha sonra, Ocak 2010’da, “Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi” adı verildi. Faşizmde demagoji çok. AKP, Ocak 2010’da “Sorularla ve Cevaplarıyla Demokratik Açılım Süreci: Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi” adlı bir kitapçık yayınladı. Güya Kürt sorununun çözümüne yönelik reformlar yapılıyordu; örneğin TRT Kürdi(TRT 6) adlı devlet televizyonu bu süreçte açıldı. Ancak bu kanalda, Kürt kültürüne değil, Kürtlerin asimilasyonuna yönelik programlar yer aldı. Baskı, zulüm, katliamlar ise “açılım” söylemlerine rağmen sürdü.

2011: Oslo Görüşmeleri ile Türkiye, PKK yönetimiyle dolaylı görüşmeler yürüttü. Ancak ilerleyen tarihlerde bu görüşmelere katılan HDP yöneticilerinin birçoğu tutuklandı. 2012: ABD emperyalizminin ideolojik önderliğini yaptığı yeni bir çözüm süreci yeniden başlatıldı. MİT, PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşmeler yaptı.

2013: Abdullah Öcalan, Nevruz’da, PKK’ya silah bırakma çağrısında bulundu. PKK’yi teslimiyete götüren süreç, “çözüm süreci” ismiyle sunuluyordu ve bu süreç AKP-MİT, PKK-HDP arasında Abdullah Öcalan aracılığıyla yapılıyordu. Aynı yıl, PKK Türkiye sınırları dışına çekilmeye başladı.

21 Mart 2013 Nevruz günü, “Çözüm Süreci”nin resmi olmayan başlangıç günü olarak kabul edildi. Abdullah Öcalan’ın faşist iktidarın “barışçıl ve demokratik çözümünü” öven mektubu, Diyarbakır’daki Nevruz kutlamaları sırasında Sırrı Süreyya Önder tarafında okundu. Öcalan mektubunda şunları söylüyordu: “Bugün silahların susturulması ve düşüncelerin konuşması gereken bir noktaya geldik. Görmezden gelen, yok sayan ve dışlayan modernist paradigma çökmüştür. Türk, Kürt, Laz veya Çerkez olduğuna bakmaksızın kan, bu toprağın kalbinden akmaktadır. Silahların değil, siyasetin öne çıktığı yeni bir dönem başlıyor. Şimdi silahlı unsurlarımızın [Türkiye’nin] sınırları dışına çıkmasının zamanıdır.” Bu mektubun DOĞRULANAN TEK BİR SATIRI VAR MI? Öcalan’ın mektubunun ardından PKK 23 Mart’ta tek taraflı ateşkes ilan etti. PKK güçleri aynı yılın Mayıs ayında Türkiye topraklarından geri çekilmeye başladı. Kürt halkının kazandığı bir şey yoktu ama faşizm amacına ulaşıyordu.

2015: AKP iktidarıyla Kürt milliyetçi hareket arasında yapılan görüşmeler sonucunda, 28 Şubat 2015’de, “Dolbabahçe mutabakatı” açıklandı; Dolmabahçe’de “PKK’nın Türkiye’ye karşı yürüttüğü silahlı faaliyetleri sonlandırması” çağrısı yapıldı. Ortada “MUTABAKAT” değil, TESLİMİYET vardı. Ama faşizmi bu kadarı da yetmedi. 22 Mart 2015, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe toplantısını doğru bulmadığını açıkladı. Bu açıklamanın ardından AKP faşizmi Kürt halkına yönelik özellikle başta Sur’da, Cizre’de, Hakkari’de olmak üzere bir çok Kürdistan şehirlerinde saldırıya geçti, sayısız katliam gerçekleştirdi.

SONUÇ olarak, faşizmle barış olmayacağını AKP faşizmi tekrar hatırlatmış oldu. Bu hatırlatma faşizm tarafından defalarca yapıldı. 2015’ten sonra “çözüm süreci” adını verdikleri bu oyalama, aldatma süreci sona erdi. AKP -ve emperyalizm- şimdi yine aynı amaçlarla, yeni bir “süreç” başlatma peşinde. DEM parti ve Kürt milliyetçi hareket, daha söylenti aşamasında bile, böyle bir “süreçin” içinde yeralacaklarını gösterdiler. Faşist MHP’nin şefi Bahçeli’nin uzattığı kanlı eli tutmakta sakınca görmemeleri bu sürecin en masum(!) yanı. Bu bir sonuç. Asıl hatırlanması gereken şu: Kürt milliyetçi hareket, Suriye’nin kuzeyinde varlığını, ABD emperyalizminin himayesinde sürdürüyor. ABD tarafından silahlandırılıyor ve yönlendiriliyor. Emperyalizmin silahlandırdığı Kürt milliyetçi güçler, ABD işbirlikçisi AKP iktidarına yönelik bir eylemsizliği çok uzun zamandır sürdürüyorlar. Yani fiili olarak bir silah bırakma durumu varken ortaya atılan çözüm süreci ile ilgili MHP ve AKP’li ağızlardan “PKK silahları bıraksın” sözleri duyuluyor. AKP, bir yandan DEM partisini kendisine yedeklemeye çalışırken Kürt milliyetçi hareketten mutlak teslimiyet istiyor. Konuşulan bu sürecin Kürt halkına bir faydası yoktur. Tarih göstermiştir ki; emperyalizmle ve faşizmle müzakere değil mücadele edilir. Barışılmaz savaşılır.

Sosyal ağlarda paylaşın