Terbiyesiz, Ahlaksız, Namussuz, Adi…
Evet bu yukarda duyduğunuz küfürler sokakta kavga eden iki kişiden duymadık. Ancak adi bir kavgada kullanılabilecek bu küfürler ülkenin başındaki Erdoğan tarafından sarfedildi. Bir kişiye de değil. “Devlet nerede, Kızılay nerede” diye haykıran herkese etti bu küfürleri. Yani halka…
6 Şubat’tan itibaren yaşadıklarımızdan bir iki örnek vererek faşist şef Erdoğan’ın kime, kimlere küfür ettiğini görelim.
“geliyorum, babacım, gelecem… hiç korkma bir tanem kurtaracağım seni. Korkma bitanem…” bir baba bu sözleri enkaz altındaki kızına söylüyor.
Sesini duyuyor kızının, “baba, babaaaa…” diye bağırıyor. “korkuyorum baba, çok soğuk”…. dinliyor baba.
Çaresiz.
Sağına soluna bakıyor, yalvaran gözleriyle haykırıyor “n’olur yardım edin kurtarın kızımı”… hiç kimsenin elinden bir şey gelmiyor.
Tırnakla da beton aşınmıyor ki. Oraya koşuyor, buraya koşuyor, “yardım, yardım, yardım, allah rızası için…”… ama yok.
Yoktu.
Orda olması gereken devlet, YOKTU !. Ve kızının ölümünü izlemek zorunda kaldı baba. Tekil bir olay da değil benzer onlarca, yüzlerce olay yaşandı…
***
Bir anne bebeğini kucağında tutuyor.
Ağıt yakıyor. Öyle küçük ki… İki el kadar anca.
Ağladığını duyduğu zamanlarda gereken müdahale edilmediği için daha anne sütüne bile doyamadan, ağlaya ağlaya, nefessizlikten belki… öldü demeye de dili varmıyor insanın. Bebeğe ölümü yakıştırmayız, yakıştıramayız… ama maalesef.
Tek bir tane de değil. Binlercesi. Binlerce bebek… Binlerce ana, binlerce yeni anne kaybetti bebeklerini. Cenazelerini dahi bulamadı. Hala yıkımların başında bir umut beklemekteler….
***
Elinde bir kazma ile yıkık binaların arasında yürüyor birisi. Sağından solundan sesler. “kimse var mı”, “imdaat”, ” buradayııız”… sesleri duyuyor ama elinden hiç bir şey gelmiyor. Hiç cevap dahi veremiyor. Sessiz yürümek zorunda kalıyor. Sessiz yürüyor ki duyulmasın orda olduğu. Yoksa yardım çağrılarına, aman feryatlarına cevap verememenin acısı ölmekten beter ediyor. Koşuyor bi o tarafa, bi bu tarafa… tek bir kepçe olsa bir sürü insan kurtulacak. Nereye gitse yok. Yok. Kepçesi olan hiç kimse yok ki. Yıkımların başında bekleyen o kadar çok insan var ki. Hepsi kepçe, hepsi kompresör bekliyor.
İkinci gün, üçüncü gün, dördüncü… her gün imdat sesleri azalıyor. Her gün daha azalıyor. Ve susuyor hepsi. Tek bir can çıkartılamıyor. Tek bir insan kurtarılmıyor. Bağıra bağıra can veriyor yüzlercesi… Devlet yok ! YOK !
***
Üç gün olmuş tek bir lokma yememiş insanlar. Geceleri de eksi 15’lere varan soğuk. Barınacak, başını sokacak tek bir çadır yok. Çorba olsa yeter. O da yok ! Bir bardak çay ne kadar iyi gelirdi binlercesine. Yıkımları tırnaklarıyla kazımaya çalışan binlerce insan günlerce yemeksiz, susuz, tuvaletsiz kaldı…
Devlet. Yoktu. YOK !
Bu yukardaki anlatımlar 11 ili sarsan depremden sonra yaşananlardan sadece bir kaçı. Ve çok daha acı dolu yaşanmışlıklar var. İnternet sitelerinde, sosyal medya hesaplarında benzer olaylardan o kadar çok var ki…
Depremin 15’inci gününde faşist şef Erdoğan, kendi başına memleketine gitmeye cesaret edemeyen eli kanlı faşist Devlet Bahçeli ile Osmaniye’yi gitti.. O çok konuşulan konuşmasını yaptı. Yine küfür etti halka. Burada tekrar yazmaya gerek yok o konuşmayı. Yıkımda acı çekenlere, devlet yoktu, Kızılay yoktu, AFAD yoktu diyenlere küfür etti. Her fırsatta küfür etmekten utanmıyor sıkılmıyor.
Bunca yaşanmışlık var, halk hala sokakta, yatacak çadırı yok. AKP faşizmine bağlı faşist medya kanalları canlı yayınlarda insanlara mikrofon uzatmaya cesaret edemiyor. Milyonlarca insan devletin orda olmadığını biliyorlar, çünük onlar yaşadı bunu.
Ama O, bunları dile getirenlere küfür ediyor.
Halka küfür ediyor.
Ağzına geleni söylüyor.
Biz halkız.
Bize küfür eden kim olursa olsun cevabını veririz.
Ey Erdoğan. Bize ettiğin küfürlerin tamamının 10 katını sana iade ediyoruz YALANCI !
Terbiyesiz de sensin !
Ahlaksız da sensin !
Namussuz da
Adi de…
SENSİN, SEN !
KATİL !