TDK perde için; “bir şeyi gizlemek için bir açıklığın önüne gerilen örtü” der. Yine TDK “Doğruyu görmeye engel olan şey” da der mecaz anlamında. Tiyatroda ise perde açılır oyun başlar, perde kapanır oyun biter. Bir istifa oyunu oynandı bu hafta sonu. 24 saat içinde perde açıldı ve perde kapandı.
12 nisan akşamı İçişleri Bakanlığı görevinden istifa ettiğini duyurdu. Türkiye devlet geleneğinde karşılaşılmayan bir istifaydı bu. Ülkemiz devlet geleneğinde “onur istifası” da diyebileceğimiz bir müessese yok, hiç olmamıştır… Dolayısıyla devlet tarihi boyunca eğer bir bakan istifa etmişse o istifa ettirilmiştir, yani istifaya zorlanmıştır.
Hele hele Süleyman Soylu gibi kişiliksizliği ve onursuzluğu konusunda tartışma götürmeyen bir bakanın istifa etmesi devlet geleneğini bilen çevrelerde şüphe yarattı ve altında bir bit yeniği arandı doğal olarak.
Peki ne oldu da istifa etti hatırlayalım.
10 nisan akşamı ülkede 31 ili kapsayan bir sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Sokağa çıkma yasağı ilan edilmesinden sadece 2 saat sonra yürürlüğe gireceği için bu 31 ilin tamamında bir kaos oluştu. Halk sokağa çıkma yasağını duyar duymaz doğal olarak marketlere, fırınlara, manavlara koştu ve bu da uzun kuyruklar yani kalabalıkların oluşmasına sebep oldu. Ki bu da korona virüsünün yayılmasına elverişli koşulların oluşması anlamına geliyordu. Sokağa çıkma yasağını ilan ederken sadece ertesi günün ekmeğini almak için dahi olsa halkın marketlere akın edeceğini, izdiham oluşacağı hesap edilmemişti.
Yaşananların sorumluluğu, birkaç onursuz, namussuz ve ruhunu faşizme satmış yazar tarafından halka yüklenmeye gayret edilse de devletindi. Bu gerçek gizlenecek gibi değildi. AKP-Erdoğan faşizminin politikaları halkı hiçe saymıştı yine. Bunun sonucu olarak onbinlerce insana hastalık bulaştı belki de…
Sokağa çıkma yasağı Süleyman Soylu tarafından “Bu hafta da hafta sonu itibarıyle tüm verilerimiz göz önüne alındığında Cumhurbaşkanımızın talimatıyla birlikte Sağlık Bakanlığımızla da görüşerek değerlendirme yaparak sayın Cumhurbaşkamızın talimatı çerçevesinde bir hafta sonu itibarıyla 30 büyükşehir artı Zonguldak’ta sokağa çıkma yasağı ilan edildi” şeklinde duyuruldu. Devlet işlerinde yaprağın kıpırdaması bile Erdoğan onayına bağlı olduğu da bilindiğine göre bu sokağa çıkma yasağı ile ortaya çıkan rezalet başta Erdoğan’ın rezaletiydi.
Soylu’nun istifası bir çok amacı olan organize edilmiş bir siyasi entrikadır. Yoksa halkın gördüğü zarardan dolayı bir istifa söz konusu değil. İstifasında şöyle diyor: “Gayretle ve titizlikle yürütülen bir süreçte tamamen salgının önlenmesine yönelik hafta sonu sokağa çıkma kararının uygulanmasının sorumluluğu, her yönüyle şahsıma aittir, İçişleri Bakanlığı görevimden ayrılıyorum“.
Soylu bu istifa ile hem Erdoğan’ın sorumluluğunu perdeleyecek, hem de Erdoğan’a yaranarak koltuğunu daha da sağlamlaştırmış olacak. Bir taşla iki kuş vurmanın hesabını yaptığı açık.
Ama amaç bununla sınırlı değil. Bu Soylu’nun kişisel hesabı. Asıl olarak hesaplanan, çıkardıkları sokağa çıkma yasağıyla halkın canını hiçe saymalarını, belki de onbinlerce insana hastalık bulaşmasını, bilimi hiçe saymalarını istifa ile perdelemiş olacaklar. Tabii bu arada oluşan öfkeyi de yumuşatmış olmayı da kısa sürede tertipledikleri hilenin kârı olarak saymış olduklarına hiç şüphe yok.
Bir istifayı tartıştırarak “halkın sağlığı için” sokağa çıkma yasağını bile organize edemediklerini gizlemek istiyorlar. Organize edemezler tabi ki; faşizmin tek bildiği sokağa çıkma yasağı halka karşı katliam benzeri saldırılar için olanıdır. Halkın sağlığı söz konusu olduğunda şov amacıyla yapılır o da bu şekilde halka zarar verir…