HİROŞİMA ve NAGAZAKİ KATLİAMI… BULUTLARIN ARKASINDAKİ POLİTİKA


1945’in 6 Ağustos’unda saat tam 8:15’te, B-29 tipi bir Amerikan savaş uçağı, taşıdığı bombayı Hiroşima’ya attı. Atılan bomba, bir atom bombasıydı ve ilk kez kullanılıyordu.
Atom bombası, gökyüzünden yere doğru inerken, Hiroşima’da yaşayan yüzbinlerce insanın bombanın türüne, etkisine dair hiçbir fikri yoktu. Ta ki, bombanın düşmesinin hemen ardından dev bir mantarı andıran, kocaman bir bulut gökyüzüne yükselinceye kadar…


Sadece o anki bilanço 78 bin ölü, 14 bin kayıp ve 38 bin yaralı idi. Bu sonucun yaratılması için
sadece birkaç saniye yetmişti. (Ki bombanın sonraki etkileriyle ölü sayısı 240 bine kadar yükselecek ve yüzyıl boyunca hiçbir şey yetişmeyecekti Hiroşima topraklarında.)
Üç gün sonra aynı bomba, bu kez yine Japonya’nın Nagazaki şehrine atılacaktı. Bilanço;
124 bin ölü idi… Hiroşima ve Nagazaki katliamları, tarihe emperyalizmin vahşetinin en korkunç örnekleri olarak geçti.

O günden bu yana her yıl Hiroşima’nın yıldönümlerinde anma törenleri yapılır ve bu korkunç bilanço tekrar hatırlatılır. Fakat bu bilançoyu yaratan politikadan sözedilmez. Oysa, Hiroşima’ya atom bombasını atan mantığı öğrenmek, atom bombasının yarattığı bilançoyu öğrenmekten daha gerekli.
Bilim adamı J. Cury, atomun parçalanmasının yolunu açarken, buluşlarının bir ölüm silahına dö-
nüştürüleceğini düşünmemişti. Cury, Alman faşizmine karşı direniş cephesinde yeralırken, ABD emperyalizmi bu büyük buluşu halkları katletmek için kullanmaya hazırlanıyordu.



Bombaların üretim ve denenmesinin sorumluluğunu “12’ler Komitesi”ne vermişti ABD yönetimi. Bilim adamları bombanın boş bir çölde denenmesini istiyorlardı. Fakat “12’ler Komitesi”, bombaların mutlaka şehirler üzerinde denenmesini ve de bu şehirlerin savaştan zarar görmemiş kentler olmasını istiyordu. Kurban kentleri seçmişlerdi bile. Bombalar Japonya’nın Hiroşima, Nokura, Nligata ve Kyoto kentlerinde denenecekti.
Deneme için 12’ler Komitesi 3 maddelik bir karar aldı. Karar şöyleydi;


1) Bomba Japonya’ya en kısa zamanda atılmalıdır.
2) Bomba hasar görmeye en elverişli binaların bulunduğu bir alana atılmalıdır.
3) Bomba, niteliği konusunda önceden hiçbir uyarıda bulunulmadan atılmalıdır.
Vahşetin politikası işte böyle çiziliyordu. 1. maddedeki “en kısa zaman” ibaresi, 2. Paylaşım Savaşı bitmeden bir an önce bombanın denenmesi amacını taşıyordu.
Çünkü Hitler faşizmi zaten yenilgiye uğratılmış, Almanya teslim olmuştu. Japon telsizlerinden “yenildik” mesajları alınıyordu. Japonya her an teslim olup savaşı bitirebilir, bombayı deneme imkanı ortadan kalkabilirdi.

ABD emperyalizmi, atom bombalarını Japonya’yı teslim olmaya zorlamak ve savaşı
bitirmek için attığını yazdırdı resmi tarihe. Oysa gerçek tam tersiydi.

  1. madde ise emperyalizmin yüzünü görmek için yeterli. Halkın hiçbir şeyden haberi olmayacak ve kaçamayacaktı. Böylece, barbarlık bombanın ne kadar etkili olduğunu ölçebilecekti.


Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası atılmasının üzerinden 61 yıl geçti. Emperyalist barbarlık, aynı mantıkla, aynı politikayla katletmeye devam etti ve ediyor.
Denenmemiş onlarca kimyasal silah, Vietnam halkının üzerinde denendi. 1965’te günde 65 Napalm bombası atılıyordu Vietnam halkının üzerine. ABD’nin tekellerin çıkarları için neleri yapabileceğini bir kez daha bu savaşta gördü dünya;
yüzbinlerce Vietnamlı Napalm bombalarıyla kavrulurken Amerikan ordusundan da 40 bin
asker, yine işbirlikçi Güney ordusundan da 100 bin asker, kendi attıkları kimyasal silahların kurbanı olacaklardı. Hiçbir “teknik” yanlışlık yoktu.

Onlar “gerekli zaiyat”tı… Vietnam’da
artık kaybedeceğini anladığı 1973’te geri çekilirken bile 40 bin ton bomba yağdırdı o ABD.
Hiroşima vahşetin dünde kalan bir örneği değildir.
Afganistan’da, Irak’ta mantar bulutları yükseliyor göğe hâlâ. Sonuç olarak söylenmesi gereken şu ki; Hiroşima’nın arkasındaki politika, bugün dünya halklarının yüzyüze olduğu politikadan başka bir şey değildi

(Bu yazı, Yürüyüş Dergisinin 65. sayısından alınmıştır.)

Sosyal ağlarda paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.