HASAN KOÇAK’IN SORUSU:

VİCDANINIZ RAHAT MI?

Bir deri bir kemik kalmış bedenlerde eriyen her hücre, bizim sorumluluğumuzu ağırlaştırıyor. Onların kilosu hafifledikçe, bizim sorumluluğumuz ağırlaşıyor. Eriyen her hücre, omuzlamamız gereken yeni bir yüktür.


Bu yükü hep birlikte omuzlayacağız.
İbrahim Gökçek’in bir deri bir kemik kalmış resmi gözlerimizin önünde.
Helin Bölek, kimseyi görmüyor, duymuyor…. Mustafa Koçak ne durumda bilmiyoruz; ama onun fiziki durumunun da farklı olmadığı kesindir.
Bu resimleri, bu görüntüleri bir kez gördük hepimiz.
Artık bu gerçekten kaçış yok.


Bu resimleri unutmadığınız sürece geceleri onları hatırlamadan gözlerinizi kapayamazsınız.
Hergün, yeniden, „onlar için bugün ne yaptım?“ diye soracağız hepimiz.
Bu sorudan kaçış yok.
Sormamak bir kaçıştır.
Ama yüreğimiz, beynimiz bırakmaz bizi.


Ölüm orucu direnişçisi Mustafa’nın babası Hasan Koçak, oğluna müebbet veren hakime soruyor: „Vicdani Kanaat“le Müebbet Verdiniz. Şimdi 35 Kiloya Düştü! VİCDANINIZ RAHAT MI?“
Faşizmin bekçilerinin vicdanı asla rahat olmayacak. Orası kesin. Onlar, ne kadar meşrulaştırmaya çalışsalar da, verdikleri kararın haksız, adaletsiz, gayri-meşru olduğunu biliyorlar ve bunu onlara unutturmayacağız.

Öte yandan, baba Koçak’ın sorusunu değiştirerek kendimize de yöneltebilmeliyiz.
Baba Mustafa Koçak, hepimize şunu soruyor aslında: Oğlum ölürken ne yaptınız, vicdanınız rahat mı…

Baba Hasan Koçak,mahkeme heyetinin başkanına yönelik sözlerine şöyle devam ediyor:

„Senin çoluk çocuğun yok mu? … Senin çocuğun bir gün aç olsa dünyayı yıkarsın. 28 yaşında bir genç ölüyor. 30 kiloyo düştü. Bu mu sizin adaletiniz?“


Bu soruyu da kendimize çevirelim.
Herkese çevirelim.
250 gündür, 260 gündür aç olan İbrahim, Mustafa ve Helin…varsayınki bizim çocuğumuz… Bizim kardeşimiz, abimiz, ablamız, kızkardeşimiz, babamız, amcamız, amcamızın oğlu, kapı komşumuz.

Açlar.
Ölüyorlar.
Gerçek bu.


Belki ömründe ilk kez meydanlara çıkan, eşiyle el ele, omuz omuza eylemler yapan Anne Zeynep Koçak şöyle diyordu:

„Ben bir anneyim. Oğlum için dağları taşları delerim. Adalet istiyorum.“

Annenin gücü tek başına yetmez dağları taşları delmeye.
Ama hep birlikte olursak yeter.
Dağları taşları delmeliyiz. Unutmayalım; Katıldığımız veya katılmadığımız, yaptığımız veya yapmadığımız her eylem, Hasan Koçakın sorusuna cevabımızdır.

Açlık grevleri, Brüksel’deki 7 Mart Miting ve yürüyüşü, direniş ve destek çadırları, Güvenparktaki, adliye önündeki, konsoloslumlar karşısındaki her eylem….

Bir cevaptır Kocak’ın sorusuna…
Ve tabii, koşullarımızı zorlamayarak yapmadığımız,katılmadığımız her eylem de bir cevaptır.

Sosyal ağlarda paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.