AYTAÇ ÜNSAL’DAN HALKIMIZA;
“Yine duvarların ardından sesleniyorum size. Bana sağlıklı ve rahat koşullarda tedavi imkanı tanımadılar. Kaldığım hastanenin önünde zırhlı araç beklettiler, hastane yönetimini tehdit ettiler. Hastaneden erken taburcu olmama neden oldular. Hakimevi’ni gece saat 01:30’da arayarak çıkartmaya çalıştılar.
Evimin önünden uzun namlulu silahlarla turlar attılar. Kaldığım evin kapısını kırarak bastılar, eşyalarımı dağıttılar.
İşte memleketimde dolaşmamı bile suç haline getirmek istiyorlar. Beni tutuklamak için bir bahane haline getirdiler.
Oysa benim her taşını ve her köşesini canımızdan çok sevdiğimiz vatanımda gezmemi, vatanımı görmemi engelleyecek herhangi bir yasak, engel yok, hakkımda böyle bir karar da yok!
Hakkımda verilen yurt dışına çıkış yasağını bahane ederek –ki bu karar da hukuk dışıdır- Edirne ilinde bulunmamı ‘suç’ sayarak beni haksızca tutsak ettiler.
Bizim için meraklanmayın; tutsaklık, haklılığımızdan, meşruluğumuzdan hiçbir şey kaybettirmez, aksine pekiştirir. Hala biz haklıyız, hala suçlular! Hala bu ülkede adalet yok!
İşbirlikçi Osmanlı hanedanlığından kaçarak mücadele eden Kurtuluş Savaşçıları kadar meşruyuz. Nazilerden saklanarak kurşuna dizilmek pahasına müvekkillerini savunan avukatlar kadar meşruyuz. Gizlilikte bir işçi ambarında Güneşi İçenlerin Türküsü’nü yazan Nazım Hikmet kadar meşruyuz. Ve böyle bedeller ödeyerek kazanacağız.
Özgür ve mutlu bir ülkeye, zafere böyle bedeller ödeyerek ulaşacağız. Buna bütün yüreğimle inanıyorum. İnancımın keskinliği ve Ebru Ablamın hiç
dinmeyecek öfkesiyle hepinizi selamlıyorum.
Sizi Çok Seviyorum.”
AYTAÇ ÜNSAL’DAN SOYSUZ SÜLEYMAN’A;
Daha önce ‘korkmuşsunuz’ demiştim. Gerçekten de çok korkmuşsunuz.
Yaratmaya çalıştığınız korku dağlarının aç bedenlerimizle bir anda yıkılıvermesi, sizi gerçekten çok korkutmuş. Bunu gözaltındayken bir kez daha gördüm ve hissettim. Hakkımda açıklama yapmışsınız, bu özel düşmanlığınız da korkunuzdan kaynaklanıyor.
Birçok rahatsızlığı olan bedenime kameralar önünde işkenceler yaptırarak çok sevdiğim türkü Efem’de dediği gibi, eğilmeyen başlarımızı tosuncuklarınıza ezdirmeye çalışarak korkunuzu bastırmaya çalışıyorsunuz.
Ama nafile!
Hem o tosuncuklarınızla da pek öyle gurur duymayın. Gözaltı boyunca kendileri de böyle olmasını istemediklerini söyleyip durdular.
İşkence şovlarını amirlerinin ve sizlerin talimatıyla yapıldığını söyleyerek sizi ele verdiler.
Asla başaramayacaksınız!
Tosuncuklarınızla fiziken başımızı eğseniz de, üzerimize diri diri toprak atsanız da başlarımızı eğdiremeyeceksiniz. Yüreklerimizi teslim alamayacaksınız.
Sizi Yeneceğiz!
Adaletsizliklerinizi ortadan kaldıracağız. Daha Ebru’nun kanı elinizde kurumadı. Kısacası suçlarınız arttıkça korkmaya da devam edeceksiniz!