Haziran Ayaklanmasıyla ilgili AKP iktidarı sayısız komplolar düzenledi, davalar açtı.
Bu davalardan biri de Haziran ayaklanmasına katılan, destekleyen aydınları yıldırmak için açılan davaydı. Bu davada bir grup aydın ve demokratik kurum yöneticileri, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs“le suçlandılar ve bu gerekçeyle de haklarında ağır hapis cezaları istendi.
Davada aralarında gazeteci Can Dündar, tiyatro oyuncusu Mehmet Ali Alabora, Açık Toplum Vakfı’ndan Gökçe Yılmaz Handan, yazar Handan Meltem Arıkan, Sivil Toplum Geliştirme Merkezi Koordinatörü Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, İşadamı Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Yiğit Aksakoğlu’nun da yer aldığı 16 kişi yargılanıyordu.
Müebbetten Beraate
Davanın ilerleyen aşamasında, Savcılık mütalaasında Osman Kavala, Yiğit Aksakoğlu ve Mücella Yapıcı hakkında AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET hapis cezası istenirken, diğer sanıklar hakkında da 15 ile 20 yıl arası hapis cezası talep edilmişti.
Davanın 6’ncı ve son duruşması 18 şubatta yapıldı.
Silivri’de 30’ncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan duruşmada, 10 kişi beraat ettirilirken, diğer “sanık”lar hakkındaki yakalama kararları kaldırıldı ve mahkeme bu kişilerin dosyalarını ayırma kararı aldı.
Duruşma, saat 10.30’da başladı.
Tek tutuklu sanık Osman Kavala idi.
Mahkeme, savcılık mütalaasının ardından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla yargılanan Osman Kavala’dan savunma yapmasını istedi. Ancak avukatlar buna karşı çıktı.
Avukatlar iddianamede suç unsuru olarak kullanılan ses kayıtlarının kendilerine verilmesini, ayrıca da savunmanın sunmak istediği tanıkların dinlenmesini talep ettiler.
“Bu dosya muhteşem Gezi eyleminin altında kalır”
Tanık olarak dinlenen avukat Bahri Belen, davada yazılı belgelerin tartışılmadığını belirterek şunları söyledi:
“Eğer maske ile Türkiye halkının özgürlükler ve hakları konusunda akıl almaz bir deney yaşadığı Gezi olayını yargılamak istiyorsanız bu mahkemenin yargıçları, biz avukatlar bu pabucun altında kalırız. Türkiye hukukunun bugüne kadar biriktirdiği bütün birikimin altında kalır. Bu dosya muhteşem Gezi eyleminin altında kalır”.
“GEZİ MEŞRUYDU.. YİNE OLSA YİNE YAPARIZ”
Duruşmanın devamında mahkum edilmeye çalışılan “sanık”lar ve avukatları, konuşma ve savunmalarında Haziran ayaklanmasının meşruluğunu savundular.
Savunmalardan bazıları şöyle:
Osman Kavala: “Asıl sorun heyetinizin nesnel bir gözlemcinin bakışıyla değerlendirmeye isteksiz olması.”
Mücella Yapıcı: “Savunma yapmayacağım… İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki yargılamada ‘toplantı yürüyüşlerine silahsız katılarak halka, kanuna aykırı gösteri, yürüyüşe kışkırtma ve suç işlemek amacıyla örgüt kurmak’ suçlamalarından beraat ettim. Bu davanın iddianamesi ise bütün davalardan ettiğim beraatlerin aynısıdır ve hukuksuzdur. İşte bu gerekçeli karardır benim savunmam. … . İddianameye karşı suç işlediğim kanaatinde değilim ki benim için suç değil onurdur.”
Avukat Can Atalay: “Biz Gezi Direnişi’nin öznesiyiz. Gene olsa gene yaparım. Gezi’nin politik bakiyesini onurla taşıyoruz.”
Mahkeme Salonunda Hukuksal ve Fiziksel Saldırı
Duruşmanın devamında, mahkeme heyeti sanıkların süre talebini reddederek son sözlerini sordu.
Can Atalay bunun tamamen hukuksuz bir uygulama olduğunu belirterek şöyle dedi: “Müdafilerim söz kullanmadan son sözü istiyorsunuz. Hukukla bağınızı koparttığınız heyetinizi protesto ediyorum”.
Atalay’ın avukatı Özgür Karaduman da, mahkeme heyetinin tavrını eleştirerek yargılamanın usule aykırı olduğunu belirtti. Mahkeme heyeti bunun üzerine Karaduman’ın salondan çıkartılmasını istedi. Mahkemenin bu kararı izleyiciler tarafından protesto edilince, mahkeme başkanı bu kez de izleyicilerin çıkartılması için talimat verdi.
Bu talimatı veren mahkeme heyetinin salonu terketmesinin ardından jandarma izleyicilere saldırarak, dışarıya çıkartmaya başladı. Salon boşaltılınca mahkeme heyeti salona yeniden gelerek kararını açıkladı ve tüm sanıklar için beraat kararı verildiğini belirtti.
Mahkeme heyeti, Mücella Yapıcı, Yiğit Aksakoğlu, Osman Kavala, Yiğit Ali Ekmekçi, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Tayfun Kahraman, Can Atalay’ın “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs”, “Yağma”, “mala zarar verme”, “kasten yaralama”, suçlarından ayrı ayrı beraatine hükmetti. Heyet, kararında suçlamaların “somut ve kesin delile dayanmadığını” belirtti.