Yönetmen Walter Salles imzalı film, bizleri 1971 yılında Rio de Janeiro’nun uzun kumsal plajlarında, orta sınıf bir ailenin beş çocuğu ve dostlarıyla keyifli zaman geçirdiği sıcak bir atmosferde karşılıyor.
Sömürgeleştirilmiş Brezilya’nın alışılagelen derme çatma favelalarının ya da derin yoksulluğunun izleri yerine, küçük burjuva bir ailenin ve onların eski milletvekili babalarının kendilerine yarattıkları eğlenceli mini evrenlerini seyrediyoruz.

Fakat ilk bakışta toz pembe gibi görünen bu yaşantının paralelinde, Brezilya’da uzun yıllar süren ABD emperyalizmi destekli faşist askeri diktatörlüğün postal sesleri hikâyeye dâhil olmaya başlıyor.
Askerî araçlar, tanklar, helikopterler, kontrol noktaları ve gözaltılar; halkı sindirmek ve diktatörlüğün egemenliğini tahkim etmek için seferber ediliyor.
Devamında faşizm bir gece yarısı bu ailenin de kapısına dayanıyor. Karı, koca ve en büyük kızları askerî hapishaneye kaçırılıp işkenceli sorgulara maruz kalıyor.
Hikâyenin baş karakteri olan Eunice ve kızı bir süre sonra serbest bırakılsa da, eski milletvekili olan kocasının gözaltında olduğu, faşist askerî diktatörlük tarafından inkâr ediliyor.
Kocası, kentteki direniş hareketine verdiği desteğin diktatörlüğün casuslarınca tespit edilmesinin bedelini –hem ülkemiz hem de Latin Amerika tarihinde çok sık gördüğümüz üzere– gözaltında kaybedilerek ödüyor.
Geri kalan süreçte hem ailesini ayakta tutmaya çalışan Eunice hem de uzun yıllar kocasının izini süreceği bir mücadele sürecini başlatıyor.
Ülkemiz tarihinin kanlı ve karanlık geçmişiyle, emperyalizm destekli faşist açık terörle, askerî darbe süreçlerindeki gözaltında kayıplarla ve işkence gerçeklikleriyle de pek çok özdeşlik kurulabilecek bu eser, çok sayıda ödüle de aday gösterildi.
Baş karakterin yaşadıkları gerek diğer Latin Amerika ülkelerinde gerekse ülkemizde yıllardır TAYAD’ın, Cumartesi Anneleri’nin ve benzerlerinin evlatları, eşleri ve yakınları için yürütmek zorunda kaldığı direniş süreçleriyle pek çok paralellik içermektedir.
Üreten ve yaratan halkımızın ilgisine ve beğenisine sunulmaya değer bir eser olarak görüyoruz.
İYİ SEYİRLER…