Günlerdir Filistin halkının kanı dökülürken AKP faşizmi açıklama yapmanın dışında bir pratik sergilemiyor. Çoluk çocuk demeksizin yüzlerce Filistinli katlediliyor, dünyanın gözleri önünde bir hastane bombalanıyor, yüzlerce insan katlediliyor ama AKP faşizmi yas ilan ediyor. Asıl olarak alması gereken tavrı almak yerine her zaman olduğu gibi halkı kandırabilmenin yollarını arıyor.
Bir devlet böylesi bir katliamdan sonra, eğer gerçekten bu katliama karşı tavır almak gibi bir politikası varsı açıklama yapmak, kınamanın dışında yaptırımlar ile tavır göstermek zorundadır. Ambargo, ilişki kesmek, ilişki dondurmak, elçiliğini çekmek, elçiliği kovmak vs. devletlerin alabileceği tavırlardır. Yani kınamanın, açıklama yapmanın, bağırmanın çağırmanın dışında diplomatik, ekonomik, askeri yaptırımları gündeme getirmek zorundadır. Bunları dışında göstermelik kınamalar, tavır almak anlamı taşımaz. Halkın gözünü boyamaktan bir anlam ifade etmez. AKP bir devlatin alabileceği tavırların hiç birini almıyor. Yalan söylüyor, hamaset yapıyor… Bu şekilde İsrail ile ilişkilerini, İsrail’in bölgedeki varlığının savunucusu ve koruyucusu olduğu gerçeğini gizleme amacı güdüyor.
Halkımız yüzbinler olup işgalci İsrail’e öfkesini dile getirirken AKP faşizminin göstericiler üzerine biber gazı sıkmasının sebebi var. AKP İsrail’e yaptırım şu yana kalsın,ilişkilerini iyi tutmak için çabalıyor.
AKP faşizmi, kendinden önceki işbirlikçi iktidarların İsrail konusundaki tutumlarının sürdürücüsüdür. İktidara geldiğinden bugüne ABD emperyalizminin İsrail’e verdiği öneme uygun dış politika yürütmüştür. Bu anlamıyla dünyada İsrail’in en yakın müttefiki olduğunu ispatlamak için elinden geleni yapmıştır.
Bu politikanın devamı olarak QUIZ ismi verilen projeye dahil olmak AKP faşizminin temel amaçlarından birisidir. Kısa adı QUIZ (“THE QUALIFYING INDUSTRIAL ZONING AGREEMENT”), nitelikli serbest bölge antlaşması anlamına geliyor. Bu proje İsrail’e sınırı olan ülkelere ABD, ihracatı çok düşük gümrük vergisi avantajı veya hiç vergi vermeksizin ihracat yapabilme imkanı sunuyor. Bunun ayrıcalığın karşılığında bu projenin siyasi olarak dayattığı ise İsrail ile sorun yaşamamak! Hali hazırda Ürdün ve Mısır bu anlaşmada imzası olan ülkeler. Yürürlüğe girdiği 1996 yılından beri Türkiye de bu anlaşmaya dahil olmak istiyor. Daha doğrusu bu projeye dahil olabilmek için kelimenin tam anlamıyla kırk takla atıyor. Her fırsatta bu anlaşmaya dahil olma talebini yineliyor. QUIZ’e dahil olmanın asıl şartı İsrail’e sınır olmak gerekirken AKP iktidarı İsrail ile deniz sınırı olduğunu gibi bir saçmalık ile QUIZ’e dahil olmak istiyor.
Bu anlaşmaya imza atan ülkeler, İsrail ile ticaretini büyütmek zorunda(!). QUIZ’in kapsadığı devletler hammadde, teknik ihtiyaç gibi maliyetlerini belli oranda İsrail’den karşılamak zorunda. Bu şartların üzerine bir de İsrail’in ortadoğudaki siyasi konumuna aykırı politika sahibi olmamak gerekiyor. Yani İsrail nerede ne katliam yapsa, hangi ülkeye saldırınsa saldırsın sesini çıkartmaması gerekiyor. Bu anlaşmaya imza atan ülkeler gerekli şartları yerine getirdiğinde ABD’ye yapılacak ihracatta vergi muafiyeti gibi imtiyazlar kazanıyorlar.
AKP faşizmi de ülkemizin ABD’ye ihracatını yükselterek İsrail ile işbirliğinin nimetlerinden faydalanmanın peşinde koşuyor. Bırakalım İsrail’e tavır almayı, her ne olursa olsun İsrail’in yanında olmayı onu korumayı taahüt ediyor.
İşbirlikçi devletler tüm politikalarını bağımlı olduğu devletlerin çizdiği sınırlar içinde yapar. Türkiye de 20’inci yüzyılın ikinci yarısından beri ABD’nin yeni sömürgesi olarak sürekli işbirliğine boyut kazandırmıştır.
Yani, İsrail’in her Filistin saldırısında bir çok çevreden duyulan “Arap devletleri uyuyor, ses çıkartmıyor” gibisinden selzenişlerin bir anlamı yok. İşbirlikçi yönetimlerin İsrail’e tavır almaları kesinlikle sözkonusu bile olamaz. Türkiye Devleti’nin on yıllardır Filistin meselesine yaklaşımının hamasetin dışına çıkmamasının sebeplerinden biri de QUIZ’e kabul edilmek gayretidir.