Bu yazı Avusturya’dan bir Halk Okulu okuru tarafından
kaleme alınmıştır
🩸Bu dünyada Firavunun peşine takılıp, öbür dünyada Musa’ya komşu olamazsın.
Çocukları ürkütülmüş bir dünyanın denizi mavi olsa ne yazar,olmasa ne..!🩸
Ülke gündemimiz son birkaç haftada peşpeşe gelen iki küçük çocuğumuzun vahşice katledilmesi haberleriyle bir kez daha sarsıldı. Diyarbakır Tavşantepe köyünde 8 yaşındaki Narin’imiz ve Tekirdağ Malkara’da 2 yaşındaki Sıla bebeğimiz ailelerinin de dahil olduğu sapkın cinayetlere kurban gittiler..
Henüz ömrünün baharında, bu çürümüş düzenin yaşamdan canice kopardığı evlatlarımızın acısı yüreklerimizi dağladı…
🩸İnsanın çocukluğu, derdini söylemekle ona çare bulmanın aynı şey olmadığını anlayınca bitermiş…🩸
Maalesef kadına, çocuğa veya hayvanlara karşı işlenen bu tarz yaygın suçlardan sonra; suç ilişkisini salt kurban ve zanlıya indirgeyip bireyselleştirerek, en başta sosyal ve konvansiyonel medyada olmak üzere, lanetleme yarışıyla bir tür vicdani arınma ayini gerçekleştiriliyor ve birkaç gün sonra günlük hayatlara öylece geri dönülüyor…
Bütünlüklü olarak düzeni ve onun ürettiği toplumsal yapıyı ele almadan yapılan tahliller, tamamen yozlaşmış bu düzene can suyu olmaktan öteye gidemiyor…
Özellikle bu tarz hassas gündemlerde burjuva basında kasıtlı olarak idam tartışmaları başlatılıyor ve suçla mücadele etmek için hastalıklı suçluları yakalayıp asmanın sorunu çözeceğini ifade ediyorlar.
Öfkeli toplumsal kesimlerin algısı, sistematik bir şekilde mevcut düzene değil de, tekil olarak olayın failine yönlendiriliyor…
Oysa cinsel ve adli suçlar da bizatihi sistem tarafından sistemli olarak yeniden üretiliyor. Çünkü sınıflı toplumlar da suç, tek başına hastalıklı ve iradesini kötülüğe yöneltmiş bir bireyden kaynaklanmaz.
Üretim ve bölüşüm ilişkilerinden, yoksulluktan, geleceksizlikten, gerici eğitim sisteminden, pompalanan yoz kültürden ve benzeri başat sebeplerden kaynaklı olarak toplumsal yapımız içeriye doğru çürütülüyor…
Halbuki, bir çocukla veya bir hayvanla dahi sağlıklı biçimde ilişkilenemeyecek insanlar yetiştiren olgu, en temelde henüz tarihin çöplüğüne gönderemediğimiz sınıflı toplumun kendisidir…
Ülkemizde çarpık gelişmiş kapitalizmden kaynaklı kırsal kesimlerde hala çok yaygın Feodal Ağlar bulunmaktadır.Aşiret, cemaat, ağalık, koruculuk ve benzeri gerici kurumlarla tahkim edilen bu eski toplumsal yapıda, bugün yaşadığımıza benzer suçlar sıkça ortaya çıkmaktadır.
Ancak kapitalist üretim ilişkilerinin çarklarının tam olarak işlediği yerlerde de aynı şekilde benzeri sapkınlıklar ve suçlar yüksek oranda görülmektedir.
Hatta bugün Batı dünyası bu genel kabul görmüş suç tanımlarını bile tartıştırmakta ve pedofili benzeri sapkınlıkları da yarattığı cinsel özgürlükler sepetine resmen eklemeye çalışmaktadır…
Örneğin, emperyalizmin kendine ucuz emek gücü ordusu haline getirdiği birçok Uzak Asya ülkesinde, zenginlere özel turlar ve bölgeler dizayn edilerek, çocuk bedenin cinsel obje olarak metalaştırıldığı sapkınlıkların ticareti yürütülmektedir…
Böylesi bir çürümeden kurtulmanın yolu olarak, suçluları ömür boyu hapsetmesi ya da idam etmesi için, yine bu düzenin mahkemelerinden medet ummak abestle işgal olur. Burjuva hukuk devleti denilen form, tarihsel olarak adaleti sağlayabilecek niteliğini yitireli çok uzun zaman oluyor…
Adalet, halk için ekmek ve su kadar temel bir ihtiyaçtır.Adaletsiz kalan toplumlar, tıpkı bugün olduğu gibi kültürel ve sosyal olarak çürürler…
🩸Çocuğu uyanmasın diye balkondan polisi uyaran babanın tutuklanıp, Çocuğunu taciz eden babanın serbest kaldığı bir düzen olamaz…
Adalet bu değil Çünkü hiç Adil değil…
Neydi ADALET…..
Aynı Evrende Yaşamamalı Cellatlar ve Çocuklar; Ya Ölmeli Cellatlar ,
Ya da hiç Doğmamalı Çocuklar…🩸
Adaleti burjuvazinin ceza-yargı sistemi sağlayamaz, çünkü adalet hukuki değil, siyasi bir taleptir ve onu ancak bu düzene karşı, yarınlar için dövüşenler sağlayabilir…
🩸UNUTMAMALIYIZ!
Sulara Sulara Salmazsak Sesimizi Yalnızlık Gömüt Taşlarını Kendi Hazırlar.
Gelir Hayat Sollar Bizi.
Ve Artık Bağışlamaz Bizi Çocuklar.🩸
AVUSTURYA HALK OKULU DERGİSİ…