Endonezya’da 23 işçinin hayatını kaybettiği, 31 işçinin halen “kayıp” olduğu maden katliamı, ne kaza, ne kader, ne de “işin fıtratında” var.
Ülkemizde çok yakın zamanda Erzincan-İliç’deki altın madeninde yaşadığımız katliam daha çok taze. Kim orada olan bitene kader diyebilir?
Orada olan biten, tıpkı Endonezya’nın Sulawesi Adasında olan biten gibi, bir katliamdı. Bu “kaderi”, yeni-sömürge ülkelerdeki işbirlikçi yönetimlerin ve emperyalist tekeller yazıyor. Endonezya’daki maden katliamıyla ilgili haberlerde, altın madeninin “ruhsatsız”, “yasadışı” olduğu belirtiliyor, Şuna bakın; 70 işçinin, 100 işçinin çalıştığı maden, nasıl “kaçak” oluyor. Âçık ki, bu madenden herkesin, tüm yetkililerin haberi var ve bu “kaçak” madene göz yumuluyor. İşçilerin can güvenliği için hiçbir önlemin alınmamasına göz yumuluyor. Bu ise tabii ki, katliamlara davetiye çıkarılması demektir.
Katliamlar da, bu “davetleri” hiç reddetmiyor.
Sınıflar mücadelesinde bir taraf yener, bir taraf yenilir.
Sınıflar mücadelesinin günlük akışı içinde
sömürenler ve sömürülenler arasında bitmeyen bir kavga vardır.
Yeni sömürge ülkelerin işbirlikçi yönetimleri ve emperyalist tekeller, yoksul işçilerin, yoksul halkların “Azrail’i oluyor.
O zaman bu kaderi değiştirmenin tek yolu var.
Ezilen halklar, işbirlikçi yönetimlerin ve emperyalist tekellerin “Azrail’i” olacak!