Faşizm halka düşman ve katliamcıdır. AKP iktidarı da faşist bir iktidar partisi olduğunu iktidara geldiği günden buyana halka yaşattıklarıyla göstermiştir ve de göstermeye devam etmektedir.
Edibe Özçelik’e, ailesine yaşatılanlar bu ülkenin faşizmle yönetildiğinin, AKP faşizminin halk düşmanlığının ve katliamcılığının sayısız örneğinden biridir.
AKP 17 Ocak 2020’de; Antakya TEM (Terörle Mücadele Polisleri), özel harekat polisleri ve jandarma ile birlikte sayıları 500’ü geçen kuvvetiyle, Hatay’ın Samandağ ilçesine bağlı Tekebaşı (Cilli) Mahallesi’nde sabaha karşı 04.30 sularında ev baskınları gerçekleştirdi.
Önce Ümit Özçelik’i arama bahanesiyle amcasının evini bastı. Evde terör estiren polis, ‘yanlış ev’de olduğunu söyleyerek Ümit Özçelik’in kaldığı aile evine yöneldi.
Baskınlarda onlarca polis ve jandarmayla girilen, talan edilen evlerde sıra Edibe Özçelik’in evine gelmişti.
Sabaha karşı uykusundan kapısı kırılarak uyandırılan ve karşısında ağır silahlı, teçhizatlı polisleri gören 70 yaşındaki Edibe Özçelik kalp krizi geçirdi.
Halk düşmanları, kalp krizi sırasında da ambulans çağırmadılar. Çocuklarının hastaneyi aramasına, ambulans çağırmasına izin vermediler. Bir saat beklettiler ve katlettiler Edibe Özçelik’i.
Nasıl böyle olmuştur? Basit bir adres doğrulama işlemini yapamıyor mu polisler?
Elbette söz konusu olan, adreste yapılan bir ‘yanlışlık’ değildir. Söz konusu olan polisin halkın evine gerçekleştirdiği bir baskın saldırısıdır. Söz konusu olan, devletin halk üzerinde estirdiği terördür.
‘Yanlışlıkla’ basıp girdiği evde 70 yaşında bir anneyi katletti AKP’nin katil polisleri.
‘Yanlışlıkla’ ve saat 4.30’da girdiği ev, emekçi halkın evidir. Tekebaşı mahallesi de emekçi halkımızın yaşadığı, kendi sorunlarının çözü- mü için meclislerde bir araya gelen, mücadele eden devrimcilerin olduğu, faşizmin bu nedenle de özel olarak düşmanlık beslediği mahallelerden biridir.
Yani halkın örgütlü olduğu bir mahalleye gelen polis, katliam dahil her şeye hazırlıklı gelmiştir.
Yapılan operasyonun amacı halkı korkutmak, meclis örgütlenmesinin önüne geçmektir.
‘Şafak operasyonları’ faşizmin, özellikle AKP iktidarı boyunca rutin hale getirilen, halk düşmanı politikalarından olmuştur.
Baskın için belirlenen saatler bile bilinçli olarak seçilmekte; halka gözdağı için, halkta sürekli bir tedirginlik yaratmak için bilinçli olarak tercih edilmektedir.
‘Aranan’ kişiler ‘gafil avlanmış’ olacak ve bununla beraber halka da “Bakın, istediğimiz zaman istediğimiz evin yatak odasına kadar gireriz. Ona göre ayağınızı denk alın!” mesajı verilecektir. Halka şok yaşatılacak, korku hakim kılınacaktır.
On yıllardır demokratik kurumlara, emekçi halkımızın evlerine yapılan bu baskın ve terör; faşizmin halka karşı savaş politikasını sürdürdüğünü göstermek, halkı yıldırmak içindir.
Tarihin Yasasıdır; Baskı Varsa Direniş De Olacaktır!
Yapılan baskının tek amacı; halkın kendi öz örgütlülüğü olan Tekebaşı Halk Meclisi’nin etkinliklerini terörize ederek engellemektir.
Ki baskından 3 gün önce, 14 Ocak’ta Arap halkının yılbaşısı olan Res’El Seni etkinliği, yoğun jandarma saldırısı altında gerçekleşmiştir.
Halk Meclisi’nin AKP’nin hedefi olmasının nedeni; yapılan kampanyalar, devletin 33 yıldır çözmediği su sorununu çözmesi, yol ve yozlaştırma gibi halkın temel sorunlarında çalışmalar yürütmesi ve sonuç almasıdır.
Samandağ, uzun yıllardır devrimci mücadele ile iç içe olan bir yerdir. Baskının olduğu yerde direniş, düşmanın olduğu yerde çatışma olacağını bilir halkımız.
Oligarşi, Tekebaşı’na yaptığı bu baskın ve terörle de umduğunu bulamamış, üstelik acılı cenaze evi bir direniş mevzisine dönüştürülmüştür.
Edibe Özçelik’in katledilişinin ardından Tekebaşı Halk Meclisi’nin çalışmaları durmamış, aksine “Edibe Annenin Katilleri Cezalandırılsın” kampanyasıyla daha da büyümüştür.
Ümit Özçelik önce kendi mahallesinde, sonra kent merkezinde adalet için direnişe başlamıştır. Direniş, ailenin sahiplenmesiyle büyümüş, Edibe anne nezdinde ülkede yaşanan tüm adaletsizlikle- rin haykırıldığı bir direniş halini almıştır.
Edibe Özçelik’i Katleden Polisler Hakkında Hala Dava Açılmadı!
Özçelik Ailesinin ve avukatlarının, Edibe annenin katilleri hakkında suç duyuruları sonuçsuz kalmıştır. Katliamcı polisler hakkında ne idari ne de adli soruşturma açılmıştır. Haklarında hala DAVA AÇILMAMIŞTIR.
AKP iktidarının savcıları, Özçelik ailesinin adalet arayışı karşısında, yasal olarak yapması gerekenleri yerine getirmeyerek suç işlemektedir.
Baskınların ne hukuki ne de meşru hiçbir zemini yoktur. 500 polisle büyük ‘terör operasyonu’ havasında yaptıkları baskında gözaltına alınanların tamamı serbest bırakılmış, herhangi bir suç unsuruna rastlanmamıştır.
Buna rağmen katliamcı polisleri koruyan AKP, soruşturma açılmasını engelleyerek, polislerinin ‘elini soğutmamaktadır.’ Aksi takdirde o tetikleri çekecek, baskınları yapacak, kapıları kıracak başka polisler bulmakta zorluk çekeceklerdir.
Faşizmin kendi yasalarına dahi aykırı şekilde yaptığı gayri meşru işlerini yaptıracak tetikçiler bulamayacaklardır.
Bu nedenle adaletsizliğin hem yaratıcısı hem sürdürücüsü hem de savunucusudur faşizm.
Katliamlar karşısında, adaletsizlikler karşısında susan, buna boyun eğen bir halk yaratmak istiyor AKP faşizmi ve fakat bunu başaramıyor, başara- mayacak da…
Edibe Özçelik’in ailesi; oğlu Ümit Özçelik ve kızı Filiz Özçelik adalet mücadelesini adliye salonlarıyla sınırlı görmediler. Dahası, buralardan anneleri için kendiliğinden adalet çıkmayacağını bilerek katillere dava açılması talebiyle, adalet talebiyle aylardır eylemdeler.
Abdullah Cömert Parkı’nda süren direniş, bugün itibariyle 252. gününde. Annelerinin katilleri cezalandırılsın diye eylemdeki evlatlar defalarca gözaltına alındı.
Ama vazgeçmediler adalet istemekten. Her gözaltından sonra daha da büyüyen öfke ve adalet özlemleriyle alanda yerlerini alıyorlar.
Bu ülkede adalet istemek, uzun soluklu direnişleri göze almakla mümkündür ve Edibe Özçelik İçin Adalet direnişi de uzun soluklu adalet mücadelelerinden biridir.
Bu nedenle 28-29 Ekim günlerinde Halk Cepheliler’e yönelik 12 şehirde yapılan operasyon kapsamında gözaltına alınanlar arasında Ufuk Özçelik, Filiz Özçelik ve Ümit Özçelik de var.
Halk Meclisi kurarak kendi sorunları etrafında örgütlendikleri için evleri basıldı ve anneleri katledildi.
Direndikleri gözaltına alınıp işkence gördükleri yetmedi; şimdi de annemizin katilleri cezalandırılsın dedikleri için ‘terörist’ ilan edilerek operasyon kapsamında yeniden gözaltına alındılar.
Ancak faşizm ne yaparsa yapsın; adaletsizlik sürdükçe, adalet için direnişler de sürecektir.
Tıpkı Berkin için, Dilek Doğan için, adil yargılanma hakkı için verilen adalet mücadelesi gibi…
Tıpkı Yüksel Direnişi, Bakırköy ve Düzce Direnişleri gibi… Ne kadar sürerse sürsün adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz. Adalet özlemi susuzluk gibidir. ‘Suyu yasaklayabilirler, susuzluğu asla’ (Eduardo Galeano). Adalet mücadelemizi yasaklayamaz, bitiremezler, terörize edemezler!
Adalet İstemek Değil, Halkı Adaletsizliğe Boğmak Suçtur!
Halkın Evlerine, Demokratik Kurumlara Baskın Yapmak Suçtur!
Arama İzni Bile Olmadan Evlerde Terör Estirmek, Kalp Krizi Geçirmelerine Neden Olmak, Ambulans Çağrılmasını Engellemek Suçtur!
Katilleri Cezalandırmak Yerine, Adalet İsteyenleri Gözaltına Almak Suçtur!
Halka Karşı Suç İşleyenler Cezalandırılsın!
EDİBE ÖZÇELİK İÇİN ADALET İSTİYORUZ!
EDİBE ÖZÇELİK’İN KATİLLERİ CEZALANDIRILSIN!
ADALET İÇİN DİRENİŞLER MECLİSİ’NDE BİRLEŞELİM!