Kiminin adında “komünist” var; Türkiye Komünist Partisi gibi… Kiminin adında “işçi” var; Türkiye İşçi Partisi gibi. Kimisi, Sol Parti gibi, “sol” olduğuun vurguluyor parti adında. Kimi için asıl vurgu “emekten yana” olmak; EMEP gibi.
Ve fakat, bunların hepsi;
komünizmle uzaktan yakından ilgisi olmadığı gibi, komünizme açıkça DÜŞMAN bir partiye,
“sol”culukla, “emekten yana” olmakla, “işçi savunuculuğuyla” hiçbir ilgisi olmayan bir partiye… ALENEN DESTEK VERİYORLAR.
Tablo şudur: EMEP’İ, SOL PARTİ’Sİ, TİP’İ, TKP’Sİ
TÜM REFORMİZM CHP ÇİZGİSİNDE BİRLEŞTİ.
CHP’NİN YÜZÜNE “SOL”MASKESİ TAKAN Reformizm, KENDİ YÜZÜNDEKİ “SOL”, “SOSYALİST” MASKESİNİ
ÇIKARMIŞTIR.
GÜNDEMLERİNDE BAĞIMSIZLIK YOK, DEMOKRASİ YOK, SOSYALİZM YOK.
SOL ADINA SAVUNABİLECEKLERİ TEK ŞEY
“LAİKLİK” KALDI. LAİKLİK SON SIĞINAKLARIDIR!
31 Mart belediye seçimlerinde, CHP % 37.74 oy ile birinci parti oldu. AKP’nin oyları %35.49’a gerileyerek ikinci parti durumuna düştü.
YRP %6.19, DEM Parti %5.68, MHP %4.98, İyi Parti %3.77 oy aldı.
CHP’nin yanında, TİP’i, TKP’si, EMEP’i, Sol Partisi,
Sendika.org’u, DEM Parti’siyle reformist cephede de
“zafer” havası esiyor. Ve öyle bir hava yansıtılıyor ki;
sanki CHP eliyle rejim değişikliği yaşanıyor.
Peki, halklar lehine bir zafer var mı ortada?
Hayır. Seçimler halkın AKP’den ve düzenden kopuşunun, sistemin krizinin daha da derinleştiğini gösterdi.
Bu kopuş devrim kanalına yöneltilmediği, CHP gibi
düzen partileri eliyle kontrol edilebildiği sürece, sistemi
tehdit etmeyecektir.
HALKLAR LEHİNE BİR ZAFER YOK!
Düzenden ve AKP’den uzaklaşan kitleler, reformizmin de çabalarıyla, bir ölçüde düzen sınırları içinde
tutulmaya devam ediyor. Burada halklar lehine bir zafer
yok, tersine reformizm artık CHP çizgisinde birleşerek,
tümüyle düzenin parçaları haline gelmişlerdir.
İsimlerinin EMEP, Sol Parti, TİP, TKP olması bir anlam
ifade etmiyor, hepsi CHP’dir.
Bu gerçek seçim değerlendirmelerinde de görülüyor.
HALKSIZ SEÇİM DEĞERLENDİRMELERİ!
Seçim değerlendirmelerinin hemen tümünü CHP’nin
gelişmesi, CHP’nin iktidar olma olanağı oluşturuyor.
Halk adına bir değerlendirme yok.
Halkı temel alan bir değerlendirme nasıl yapılır?
“Seçimler bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm mücadelesine ne kattı?”
“Seçimler halkın bilinçlenmesi ve örgütlenmesine ne
kattı?”
“Seçimler devrimci ajitasyon ve propaganda çerçevesinde ne kadar kullanılabildi?”
gibi sorular çerçevesinde yapılır. Reformizmin ne gündeminde ne de seçim değerlendirmelerinde bunlar yok.
CHP, DÜNDEN DAHA ÇOK AMERİKANCILAŞMIŞTIR
Evrensel’den Birgün’e, Sendika.org’dan Persfektif’e, TİP’ten, TKP’ye onlarca seçim değerlendirme yazısında,
CHP propagandası sınırsızca yapılırken, CHP gerçeğine değinen tek bir yazı yok. Oysa bugün CHP dünden daha çok Amerikancılaşmıştır. “Yenilenen” dedikleri CHP’deki yeniliğin temeli budur. CHP’de Aleviler tasfiye ediliyor. CHP, içinde ilerici tavır alabilecek, emperyalizme ve faşizme hizmette engel olabilecek kişileri tasfiye ediyor. Alevilerin tasfiyesi bu çerçevededir. Yani CHP düzen dışı dinamikleri, güçlü Alevi kesimi tasfiye ederek düzenin iktidar partisi olmaya hazırlıyor.
Oysa reformizm bu gerçeği tartışmıyor. Onlar da CHP’nin yüzüne “sol” maskesi takıp, CHP’yi makyajlayıp
halka pazarlıyor.
REFORMİZM, AKP’Yİ DE DESTEKLEMİŞTİ!
Bugün CHP ile halkı aldatan reformizm, 22 yıl önce
de AKP ile halkı aldatmıştı. AKP’nin “Demokratik devrim” yaptığını söyleyenleri bile vardı. AKP artık halka
pazarlanamayacak kadar yıprandı, teşhir oldu.
Emperyalizm ve oligarşi onun yerine CHP’yi koyuyor.
Reformizm de emperyalizm ve oligarşinin bu politikasını koşulsuz benimseyip, bu aldatmada görev üstleniyorlar.
Bu aldatmanın hedefi, halkın kendi iktidarı için mücadeleye yönelmesini engellemektir. Bu aldatmanın
hedefi bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm mücadelesini engellemektir.
TEKELLER NE İSTEDİĞİNİ BİLİYOR!
Oysa Sabancı’dan Hisarcılıklıoğlu’na, TÜSİAD’dan
TOBB’a düzenin patronları AKP’sinden CHP’sine tüm
düzen partilerine “sömürü düzeninin istikrarını sağlayın” talimatı verdiler. Düzen partilerinin görevinin halka
değil, patronlara hizmet olduğunu hatırlattılar. El birliğiyle Dünya Bankası’nın, ABD’nin önlerine koyduğu
ekonomik programı uygulamak olduğunu belirttiler:
“Yerel seçimlerin ardından ekonomimizi, demokrasimizi ve hukuk sistemimizi güçlendirecek yapısal reformlara hızla odaklanarak daha gelişmiş, saygın, adil ve çevreci Türkiye hedefine ulaşmak üzere el birliğiyle çalışmalıyız.” (TÜSİAD Basın Bülteni- 1 Nisan 2024)
TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, ‘4 yıllık seçimsiz dönemin’ ülke için önemli bir fırsat olduğunu belirterek,
“Ekonomide atılacak çok adım var, tüm gücümüzle enflasyonla mücadeleye odaklanmalıyız” dedi.
Güler Sabancı da ‘4 yıllık seçimsiz dönem’ vurgusu yaparak, “Mevcut ekonomik programa ve normalleşme
adımlarına kararlılıkla devam etmeliyiz. Hep beraber, birlik ve beraberlik içinde bunu başaracağımıza inanıyorum” dedi. Patronların ortak vurgusu;
- 4 yılık seçimsiz dönem,
- Mevcut ekonomik program;
- Birlik ve beraberlik, oldu.
Ve önce aynı vurgulu açıklamayı Tayyip Erdoğan yaptı, ‘erken seçim yok’ dedi. Sonra Özgür Özel, “erken seçim” istemeyeceklerini belirtti. CHP Genel Başkan
Yardımcısı Gamze Taşçıer de yakın dönemde “erken
seçim” olacağını düşünmediklerini açıkladı.
Sonra Tayyip Erdoğan, Özgür Özel görüşmesi, yeni
anayasa, diyalog, müzakere gündeme getirildi. AKP’si,
CHP’si, DEM Parti’si, MHP’si elbirliğiyle görevlerini yerine getirecek, emperyalist tekellerin önlerine koyduğu
“ekonomik programı” uygulayacaklardır. AKP ve MHP
gibi CHP’nin de yeri halktan yana değil, sömürü, soygun
düzeninden yanadır.
REFORMİZM CHP ÇİZGİSİNDE!
Reformizm artık CHP çizgisine gelmiştir.
Laiklik, NATO Solcularının Son Sığınağıdır.
Birgün’den Evrensel’e onlarca yazıda reformizmin artık söylem düzeyinde bile iktidar iddialarının kalmadığı, halkın sorunlarının çözümü adına bir misyon taşımadıkları, tüm umutlarını CHP’ye bağladıkları görülüyor.
Birgün gazetesi yazarlarından İbrahim Ö. Kaboğlu, 4 Nisan tarihli yazısında “Ne mutlu! En başta (…) Özgür
Özel’i ve kişiliğinde partinin bütün emekçilerini, adaylarına oy veren seçmenleri kutluyorum” dedi.
Bu cümleleri kurmak için CHP’li olmak gerekir.
Ve ancak bir CHP’li faşist düzenin propagandasını yapıp, AKP’yi ‘rejim değiştirmekle, faşist anayasayı sahiplenip ‘anayasayı dejenere etmekle suçlayabilir.
AKP ÖNCESİ, TÜRKİYE’DE DEMOKRASİ Mİ VARDI?
HUKUKSUZLUK, KEYFİLİK, AKP’YE ÖZGÜ MÜ?
Kaboğlu da bunu yapıyor. Şunları söylüyor:
“Parlamenter rejim kaldırılmasa ve demokrasiye inanan bir başbakan bulunsa idi, ‘halkın güvensizliği’ nedeniyle istifa ederdi. Ama bugün, ne hükümet var ne de demokratik inanç!
(…) ‘Çin ordusu’ gibi Anadolu işgaline yönlendirilen merkezi güçler, halkın oyu ile ‘çil yavruları’ gibi dağıtıldı. Bu nedenle seçimleri kaybeden, ‘hukuksuzluk, sistemsizlik, keyfilik’ Simgesi Parti Başkanlığı Yoluyla Devlet Başkanlığı ve Yürütme (PBBDY) oldu.
(…) Son 10 yılda bütün değerler gibi anayasal kural,kurum ve ilkeler de dejenere edildi.
(…) Özetle hukuksuzluk +sistemsizlik +keyfilik, yoksullaştırma etkeni oldu.
(…) Haliyle 31 Mart, hukuk, demokrasi ve akıl dışı gidişata son vermek için halkın iradesini dışa vurduğu büyük bir tarih.”
Yani Birgün’e göre, AKP’nin “ Cumhurbaşkanlığı sistemi” sorunların temeli, bu ortadan kaldırıldığında,
“AKP ile ortadan kaldırılan” demokrasi, hukuk, akıl içi yönetim geri gelecek, sorun bitecek!!!!
Faşizmin adına “Tek adam yönetimi” diyen mantığın derdi budur işte. Onlar faşist düzene mualif değiller,
onlar dün AKP çizgisinde buluşmuş, ‘AKP eliyle demokrasi’ hayali kuruyorlardı. Bugün AKP’den kurtularak,
CHP eliyle yönetimin bir ucuna yapışabilecekleri faşizme razılar, hatta buna ulaşmak için çırpınıyorlar.
PARLAYAN DEMORKASİMİZİN IŞIĞI AKP İLE AZALMIŞ! CHP İLE TEKRAR PARLATILACAKMIŞ!
Bravo! Birgün gazetesinde Gözde Bedeloğlu 07 Nisan tarihli
“Kazana Kazana Kaybetmek, kaybede kaybede kazanmak” başlıklı yazı yazdı. O da CHP’ye kurtarıcı gibi sarılanlardan oldu;
“31 Mart öncesi, (…) Türkiye’deki kasvetli gidişatın devam edeceği öngörülmüştü. Bu, ışığı azalan demokrasinin iyice sönmesi anlamına geliyordu. Ancak CHP, içeride ve dışarıda şaşırtan bir galibiyet kazandı. (…)
(…) Durum, ‘kaybede kaybede kazandık’ diyen Özgür Özel’in tarihi kadar sarih ve bu sadece bir başlangıç.
Eskinin yeniyle yer değiştirmesi doğal ama her zaman zorlu bir süreç. Yüz güldüren başarılar kimseye oturduğu yerden gelmedi.”
BİRGÜN GAZETESİ, CHP’NİN YAYIN ORGANI GİBİ!
Bir diğer Birgün yazarı Ateş İlyas Başsoy, yazısına “Köftecilerin gazabı” başlığını koydu.
Başsoy’a göre AKP’li Kurum ‘köftecileri’ aşağılamış, İmamoğlu ve CHP halktan yana tavır alıp kazanmıştı. Başsoy’un kaygısı CHP’nin bu zaferi koruyup koruyamayacağı onun için
CHP’yi uyarıyor, düzen partisi CHP’ye, bugün emperyalizmin gözde partisi CHP’ye akıl vermeye soyunuyor:
“Bir sporcu ofsayta düşse hayat yine aynen devam eder. Ama CHP’nin 420 belediyesinin olası hataları 2028 seçimlerine girerken hepimize bedel ödetebilir. Bu nedenle ne yaptık, ne yapmalıyız konulu daha pek çok araştırmanın çıkmasını ve bize ışık tutmasını diliyorum.”
Başsoy bir CHP’li üslubuyla, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kaybetme nedeni Kılıçdaroğlu’nun tavrıydı diye eleştirip, o dönem de Kılıçdaroğlu’na verdiği desteği;”Kılıçdaroğlu’nun inanılmaz motivasyonu nedeniyle hepimiz inanmadığımız şeyleri sahiplenmek, hatta savunmak zorunda kaldık. Aday kesinleştikten sonra ‘Ama Kılıçdaroğlu olmaz’ demenin de anlamı kalmadı” sözleriyle belirtiyor.
Kılıçdaroğlu’na bugünkü CHP’ye katkıları için minnetini şöyle belirtiyor; “Kemal Bey’e
CHP’yi bir yerden bir yere taşıdığı için Özel, İmamoğlu, hatta Yavaş dahil onlarca ismi siyasete kazandırdığı için, ‘karşı’ tarafla ilişki modelleri aradığı için çok değer veriyorum.”
Bu cümleleri kuranların ideolojisi CHP ideolojisi, yani
burjuva ideolojisidir. Partileri CHP’dir. Beyinlerinde sosyalizme dair kırıntı yoktur. CHP solculuğu, NATO solculuğudur.
CHP destekçileri NATO solculuğunda birleşmişlerdir.
TÜRKİYE’DE REJİMİN ADI, “TEK ADAM REJİMİ” DEĞİL, FAŞİZMDİR!
CHP KAZANDI DİYEE FAŞİZM ÇÖKMEZ!
Bir diğer Birgüncü İbrahim Varlı da, “Siyasal
İslamcıların Son baharı” başlıklı 1 Nisan tarihli yazısında, bayram eden ruh hallerini yansıtıyor. Şöyle diyor:
“Rejimin devasa propaganda makinelerine, baskı aygıtlarına, devlet/iktidar gücüne rağmen alınan bu sonuçlar köklü kırılmaların habercisi. Tek adam yönetimin sarsılmaz sanılan kalelerinin çökmesi, iktidar hattında çözülüşü hızlandıracak manivela işlevi görecektir.
(…) TÜM ORTA DOĞU’DA KAYBETTİLER
‘Yerli’ ve ‘milli’ siyasal İslamcıların yenilgisi Orta
Doğu’daki gelişmelerden bağımsız değil. Bir proje olarak bölge halklarına dayatılan siyasal İslamcılık ve siyasal İslamcılar her yerde kaybetti…
(…) Sandık zaferi bir başlangıç, (…) umudun bir süre
sonra sönümlenmemesi için yeni zaferlerle taçlandırılması gerekiyor…”
Evet, AKP oy kaybetti, CHP oy artırdı ama bu rejimin kalelerinin çöküşü değildir.
Reformizmin demagojilerinden biri de budur; “Tek adam rejimi”.
Bu demagoji halkı AKP, hatta sadece Tayyip Erdoğan’a karşı yönlendirirken, faşist düzene razı etme, Erdoğansız faşist düzeni savundurma politikasıdır.
Türkiye’de sorun Tayyip Erdoğan’la sınırlı bir sorun değil, faşizm sorunudur. Türkiye’de rejimin adı ‘Tek
adam rejimi’ değil, faşizmdir. Sistemin adını “Tek adam rejimi” koyup, AKP oy kaybetti diye, “rejim değişikliği oluyor” yalanıyla halkı aldatıyorlar. Aynı bundan 22 yıl önce halkı “AKP eliyle demokratik devrim gerçekleşti” diyerek aldattıkları gibi.
Halka yalan söyleyenler, yalan söylemeye devam ediyorlar. AKP dinle aldatıyor, CHP ve reformizm artık ellerinde kalan son bir zemin “Laiklik”le aldatıyorlar, ‘rejim değişikliği’ yalanıyla aldatıyorlar.
(Bu Yazı Dizisi, Halk Okulu Dergisi’nin 240 ve 241’nci sayılarındaki ” EMEP’İ, SOL PARTİ’Sİ, TİP’İ, TKP’Sİ
TÜM REFORMİZM CHP ÇİZGİSİNDE BİRLEŞTİ” başlıklı yazıdan yararlanılrak hazırlanmıştır.)
- devam edecek –