(Bu yazı Cumhuriyet, 16 Haziran 2024’ten alınmıştır)
(…)
Bir de anımı anlatayım: Sevgili okurlarım o günlerde İran’dayım, İran’da kadınların şarkı söylemesi yasaktır. Neden kadınlar? Bunu çevremdeki herkese sordum, “Öyle” dediler. Sonra gizlice bir eve gittim. Evde pencereler kapalıydı, ışık yoktu, birkaç mum geniş bir odayı aydınlatıyordu.
Demli çaylarımızı içerken yaşlı bir kadın geldi, bir mindere oturdu ve yumuşak bir sesle, sanki insanlığın ilk zamanlarından beri dünyayı dolaşan tuhaf ve etkileyici bir şarkıya başladı. Kadın arka arkaya birkaç şarkı söyledi, öyle yorulmuş, öylesine kendinden geçmişti ki bir süre sonra iki genç kadın onu kollarından şefkatle tutup odadan çıkardılar.
Kadın gittikten sonra ışıklar yandı, pencereler açıldı. Ve anlattılar, kadın önemli bir halk şarkıcısıymış, şarkı söylemesi yasaklandığından beri yemeden içmeden kesilmiş. Ona zorla yemek yedirmeye çalışıyorlarmış, şarkı söylediği günler yemeği kabul ediyormuş, sadece şarkısını söylediği günler.
Ben dehşet içinde kalmıştım. Ansızın kendi ülkem aklıma gelmişti. Ülkemde Grup Yorum’un elemanları şarkılarını söylemek için ölüm orucuna yatmışlardı. Ve ölümler olmuştu. Birden koşarak yaşlı kadının yattığı odaya girdim ve ona sarılıp hiç utanmadan hüngür hüngür ağladım.