Aradan 4 yıl geçmiş. Ben onun öldüğü yaşa gelmişim.
Babamın öldüğü yaşı, 12 yıl geçmişim, annemin öldüğü yaşa 12 yıl kalmış.
Aynı sıcaklık, aynı duvarlar, aynı beton zemin, sesler, kokular, kuş ölümleri, sivri sinekler, yapışkan kara sinekler… Merak, Beklenti, kaygı.
Şimdi kaygı ve beklenti yerine dinginliğe bırakmış. Özlem büyüyor git gide…
Geçen yıl bir şiir yazmıştım, az kişiyle paylaştım. Melankolik olmasından korktum. Korkularım da bunun üstüne. Bizim etrafımıza yaydığımız duygu keder ve karamsarlık olmasın.
“Onur ve umut simgeleri olmak istiyoruz” diyordu hepimiz adına.
Bizdeki güç umut, gereklilik ve evet bir yerde buluşma. Mecazi anlamın ötesindedir bu söz. Kardeş, yoldaş, abla, ana çok şeydi benim için. Hesaplaşmam buydu “dayanır mıyım” “Nasıl dayanırım” dayandım.
Acıyı, üzüntüyü öfkeyle ve kinle boğdum. Dokundum. Yanık eti elime yapıştı. Günlerce kokusu kaldı ellerimde. İnsan yüreğinin bilincinin dayanamayacağı hiçbir şey yok, buna inandım.
Ebru canını cübbe yapmış savunmanlığına.
Hala yaşıyor mu diye merak ettiğim, şu sıralar eğer yaşıyorsa 79 yaşında olması gereken, İsrailli bir kadın avukattan bahsedeyim. Adı Lea Tsemel. Şöyle diyor: “Neden Filistinlilerin avukatı oldum?”
“-Belki de çevremdeki olaylara sağır ve kör olamadığım için”
42 yaşına yeni girmişken; adil yargılanma hakkını savunurken öldü. Ne diyelim o halde?
Yaşasın Mücadele! Yaşasın Direniş!
Avukat Barkın Timtik
Marmara Kapalı Hapishanesi