Bakırköy Direnişçisi Nursel Tanrıverdi, Ufuk Güneş ve Hüseyin Kütük, bugün (19 nisan) “işlerini geri istemek” için çıktıkları Bakırköy Özgürlük Meydanı’ndan gözaltına alındılar.
Bugün bir başka gözaltı saldırısı da İstanbul’da Adli Tıp önünde gelişti. Hasta tutsak Ali Osman Köse’nin tedavi hakkını kullanabilmesi için tahliye edilmesi talebiyle İstanbul’da Adli Tıp Kurumu önünde basın açıklaması yapan ve ardından oturma eylemi yapmak isteyen TAYAD’LI Hasan Basri Yıldız ve Feridun Osmanağaoğlu işkenceyle gözaltına alındılar.
Gözaltı.. gözaltı.. gözaltı..
işkence ve tutuklamalar.
İktidarın, halkın haklı ve meşru mücadelesini bastırmak, boğmak, sindirmek için bildiği ve uyguladığı yöntemler bunlar.
Fakat işte,
Bakırköy direnişi, tüm bu gözaltı ve tutuklamalara karşın, tam üç yıldır sürüyor.
Yüksel direnişi öyle.
Tüm gözaltı ve tutuklamalara karşın, TAYADd’lıların tutsakları sahiplenmesi engellenebildi mi? (*)
Türkiye bir gözaltı ülkesidir. Gözaltı ve tutuklamalar, oransal olarak bir çok ülkeye göre yüksektir. Yıllık gözaltı rakamı, yüzbinlerle ifade edilmektedir.
Örneğin Fethullahçılara yönelik operasyonlarda sadece üç yıl içinde (2016-2019) 511 bin kişi gözaltına alınmış, 30 bin 821 kişi tutuklanmıştı.
Devrimcilere yönelik operasyonlar ise hiçbir dönem durmaksızın sürdürülmüştür. Bir yıl içinde gözaltıların sayısı onbinlerce olurken, gözaltıları işkenceler takip etmektedir.
Bunların sonucundadır ki, bugün Türkiye,43 Avrupa ülkesi arasında hapishanelerde en fazla tutuklu ve hükümlünün olduğu ülke durumundadır.
AKP faşizminin gözaltıları, haksız, gayri meşrudur.
Öyle ki;
Bakırköy direnişçileri defalarca gözaltı ve tutuklamadan sonra beraat ettirilmelerine rağmen, polis, kendi mahkemelerinin kararını hiçe sayarak direnişe saldırmayı, gözaltı ve tutuklamaları sürdürmüştür.
İşte bu koşullarda, direnişler her gün, hukuksuzluğu, gayri-meşruluğu mahkum ederek sürüyor.
(*) Haklı ve meşru bir eylemin gerçekleştiricisi olan Hasan Basri Yıldız ve Feridun Osmanağaoğlu’nun serbest bırakıldığı öğrenildi.