Direnişimizin 212. haftasındayız.
Direnişe ülkemizde pik yapan, dünyada bizi bir numaraya taşıyan Covid 19’u anlatarak başladık. Artık çember daraldı, en yakınlarımızı kaybediyoruz. Okullar açık, öğretmenler aşılanmadı, şov devam ediyor.
Bugün Eğitim Sen 3 Nolu şubeden öğretmen arkadaşımız Atilla Yılmaz’ı Covid 19’dan kaybettik. Yıllarca aynı yolda farklı yöntemlerle de olsa yoldaşlık etmişiz. Hepimizin başı sağolsun. İnsanlarımızı en üretken çağlarında yitiriyoruz. Becerilemeyen, becerilmek istenmeyen, umursanmayan bir süreci işletiyor iktidar. Her şeyde olduğu gibi.
Yönetilememenin dayanılmaz, sinir bozucu hallerini yaşıyoruz. Öfkeliyiz!
Öfkeli olmaktan da yoruluyor insan. Yapamıyorsun bırak artık demek de kar etmiyor çünkü çok ciddi kayıplar yaşıyoruz. Hocamızı saygıyla anıyorum.
Nazi Almanyası’ndan AKP Türkiyesi’ne
KHK’larla ilgili kısa bilgilendirmeler yapmaya devam ediyoruz.
Nazi Almanyası’nda 1933’de çıkarılan KHK’larla ihraç edilen Museviler kazanılmış haklarını almıştı. Peki ya biz!Tüm haklarımız gasp edildi. Oradan bile geriyiz. Orada ihraç edilenler soykırıma uğrayan Yahudiler burada ise AKP’ye biat etmeyenler…
KHK hukuksuzluğunun daha doğrusu bize işletilen düşman hukukunun geldiği boyuttur. Kim ne derse desin, OHAL sürecinin en büyük mağdurları KHKlılardır. Bu bilgiyi dolaşıma sokan Bayram Hocamız akademisyen kimliğini yine konuşturmuş oldu. Teşekkür ederiz.
Yüksel Direnişi 1614. günü açıklamasını burada yaptı. Edibe Ana için adalet istedi Merve. Gayet coşkuluydu, izleyicilerden de alkışını aldı genç direnişçi.
Bizim “Ölmemizi” İsteyen Kadın…
Adaletsizliklere karşı direndiğimizi ifade edip Rabia Naz, Şenyaşar ailesi, Ali Osman Köse için adalet isteyip bitiriyorken bir kadın bağırdı. Sizin ölmenizi istiyorum, ölün diyordu.
Böyle sataşmalar yaşıyoruz ara sıra. Ama bunun kadarını görmedim. Ben de iste tabi, faşist kafanla söyle bunları dedim. Arka tarafa doğru geçti. Slogan atmış, şehitler ölmez vatan bölünmez diye. Duymadım, birileri alkışladı sadece. Sloganlarla bitirdik.
Şimdi orada bizi çeken, en ufak bir şeyde saldırmaya hazır duran Bakırköy Güvenlik Şube polisleri ne yapıyor? Tabii ki hiçbir şey.
Hani bizim güvenliğimizi almak için geliyorlar ya oraya sözde. Provokasyona açık bir ortamda ağızlarını bile açmadılar. Eylem bitti. Polise seslendim. Niye müdahale etmiyorsunuz, bizi tehdit ediyor, işiniz bu ya dedim.
“Nasıl hemen yapalım…”・ gibi bir şeyler söylediler. Tabii benim amacım orada bulunan insanlara polisin tutumunu teşhir etmekti. Onların bizi koruyacağını düşündüğümden değil! Aynı polislerin defalarca işkenceyle bizi aldığını bilmiyor muyuz? Talimat gelince aynı şeyi yapacaklar tekrar. Ama biz onlara aslında ne işe yaramaları gerektiğini anlatmaya devam edeceğiz.
“Yalnız kalmalara rağmen devam ettik”・
Desteğe gelen gençlerin morali biraz bozuldu. E biz alıştık artık bunlara. Neler yaşadık o alanda. Her bedeli ödememize rağmen görmezden gelindik, sanki orada hiç böyle bir direniş yokmuş gibi davranıldı ya da küçümsendik.
Peki bizi diğer direnişlerden ayıran ne? Hiçbir şey! Tüm bu yalnız kalmalara rağmen devam ettik, ediyoruz. İleride bunlara dair eleştirilerimi yazacağım. Direnenler, direnişten çekilenler, direnişleri destekleyenler açısından.
Yakında bir yazı dizisi şeklinde anlatacağımdan emin olabilirsiniz.
Eleştiri özeleştiri silahını kullanmayanlar asla kendilerini yenileyemeyecekler. Tüm bunlar ülkedeki demokrasi mücadelesine sekte vurur. Kaybedenler sadece bunu yapamayanlar değil tüm bir halk olur. Onun için anlatmak gerekiyor. Anlamsız inatlaşmanın kimseye faydası yok!
Haftaya 213. haftamız olacak. Biz alanda olacağız!
YAŞASIN BAKIRKÖY DİRENİŞİ