AVUKAT TORA PEKİN: KUYU TİPİ CEZAEVLERİ, MEVZUATA AYKIRI, KORSAN UYGULAMA…

Çağdaş Hukukçular Derneği’nin kuyu tipi hapishanelerle ilgili panelinde, 2020 yılından sonra inşa edilen tüm yüksek güvenlikli hapishanelerin kuyu tipi olduğunu belirtildi.

Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu, İstanbul Barosu Kültür Merkezi’nde 12 Ekim Pazar günü “Kuyu Tipi Hapishanelerde Hak İhlalleri ve Direnişler” başlıklı bir toplantı düzenledi…

Toplantıda, son yıllarda sayısı hızla artan Y ve S Tipi yüksek güvenlikli cezaevlerinin, mahpuslar üzerindeki ağır tecrit koşulları ve insan hakları ihlalleri konuşuldu…

TECRİT RİNG ARACINDA…

Açılış konuşmasını yapan avukat Naim Eminoğlu, 2020 yılından sonra inşa edilen tüm yüksek güvenlikli cezaevlerinin “kuyu tipi” olduğunu belirterek “Van ve Elazığ’dakiler yüksek güvenlikli cezaevi ama kuyu tipi olarak inşa edilmiş…

Adalet Bakanlığı bir isim oyunu yaparak kuyu tiplerini kamuoyundan sakladı” dedi…

Eminoğlu, ayrıca mahpusların nakillerinde kullanılan yeni tip ring araçlarına da dikkat çekerek “Altı tekli kabin bulunan yeni araçlar, eski mavi ringlerin yerine geldi. Mahpuslar artık yolda bile tecrit altında” dedi.

“HAPİSHANELER PROVA ALANI”

Toplantının moderatörlüğünü üstlenen avukat Seda Şaraldı, kuyu tipi cezaevlerini “toplumun geneline uygulanacak baskı rejiminin prova alanı” olarak tanımladı…

Şaraldı, bu hapishanelere kimlerin konulacağıyla ilgili resmi kaynaklarda ve yasal dayanakta bir bilgi olmadığını söyledi. Kuyu tiplerinde 300 günü aşkın süredir açlık grevleri yapıldığını belirterek şu anda 16 mahpusun açlık grevinde olduğunu, iki mahpusun da ölüm orucunda olduklarını aktardı…

Şaraldı, Antalya Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nin güneşin doğuş ve batış yönlerine ters inşa edildiğini de belirterek, mahpusların hem yazın aşırı sıcağa hem kışın dondurucu soğuğa maruz kaldığını söyledi…

“KUYU TİPLERİ BİR KORSAN UYGULAMA”

İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi’nden avukat Tora Pekin, konuşmasına Türkiye’deki hapishanelerle ilgili sayısal verilerle başladı. Buna göre, Eylül ayı itibariyle 402 hapishanede 419 bin tutuklu ve hükümlü bulunuyor…

Kuyu tipi hapishanelerin beş yıldır olduğunu ancak iki yıldır konuşulduğuna dikkat çeken Pekin, son bir yıldır kamuoyunun gündemine girebildiğini söyledi.

Ceza infaz mevzuatının keyfi uygulamalara zemin sağlamasının temel mesele olduğunu söyleyen Pekin, “Kendi mevzuatına bile aykırı bu kuyu tipi hapishaneler” dedi…

“Tek başına tutulma”

cezasının ve 2-3 saatlik havalandırma hakkının yalnızca ağırlaştırılmış müebbet hükümlülerine uygulandığını aktaran Pekin, bu uygulamaların kuyu tipinde sıradanlaştırıldığını söyledi.

Mevzuatın hücre cezasını en fazla 20 günle sınırladığını vurgulayan Pekin, “Hatta öncesinde de hekimlerin muayene etmesi ve bu cezaya uygun olup olmadığını anlaması gerek” dedi ve şöyle ekledi: “Kuyu tipleri, mevzuat içerisinde bir tür korsan uygulama.”

Pekin, Çorlu Karatepe Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde görüş kabininin avukat tarafındaki pencerede de demir kafes olduğu için hava sirkülasyonunun imkânsız hale getirildiğini söyledi.

“Silivri soğuktur” sözünü hatırlatan Pekin, aslında Silivri’nin sıcak olduğunu söyledi ve şöyle devam etti:

“O betonun içindeki sıcağı hissettiğiniz an tamamen etkisiz kaldığınız andır. Her yaz geldiğinde bunu hatırlarım. Bu durum kuyu tiplerinde her gün yaşanıyor. Bütün kuyu tipleri için bir rapor hazırlanması gerekiyor. Kurumların denetim için sivil topluma açılması gerek.”

Pekin, sözlerini bitirirken, hapishaneyle yönetme uygulamasının toplumsal barışa zarar veren bir anlayış olduğunu söyledi ve bunun insan hakları savunucusu Ahmed Othmani’nin Hapishaneden Çıkış kitabındaki “Herkes hapishaneye” sözünü çağrıştırdığını söyledi.

“FİZİKSEL MEKÂN CEZALANDIRMA ARACINA DÖNÜŞTÜ”

Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nden mimar Elif Karçık da bu hapishanelerin projelendirilmesiyle ilgili bilgi ve belgelerin kamuya açık olmadığını söyledi.

Yüksek güvenlikli hapishanelerin 22’sinin yoğunlukla Anadolu ve Kürt illerinde olduğunu belirterek “Yer seçiminde de şehir altyapısıyla bağlantı gözetilmiyor. Erişimin zor olduğu yerlere yapılıyorlar” dedi.

Karçık, bu yapıları “izolasyonu esas alan bir mimariyle kentsel bütünlüğü parçalayan ve denetimi ortadan kaldıran” yapılar olarak nitelendirdi ve “Fiziksel mekânın kendisi cezalandırma aracına dönüştü” dedi…

“KIRŞEHİR HAPİSHANESİ TOPLAMA KAMPI GİBİYDİ”

Kısa Dalga’nın “Kuyu’daki Türkiye” yazı dizisinde de tanıklığını anlatan Grup Yorum üyesi Vedat Doğan, tahliye olduğu kuyu tipi hapishanede yaşadıklarını paylaştı.

“Kırşehir hapishanesi bir toplama kampı gibiydi. Mahpuslara bozuk yiyecekler veriliyordu, intihar girişimleri yaşanıyordu. Hücrede gardiyana bir şey söylemek için butona basıyorduk, bazen daha cümlemiz bitmeden konuşmayı kesiyorlardı. ‘Su gelmiyor’ dediğimizde, ‘gelir gelir’ deyip geçiştiriyorlardı…

CANAN ÇOŞKUN/KISADALGA.NET

Sosyal ağlarda paylaşın