Özgül Emre, İhsan Cibelik Ve Serkan Küpeli’nin Almanya Emperyalizmi tarafından yargılanmaya çalışıldığı 129 Davasına 9 Ekim’de devam edildi.
Özgül Emre’ye 6 yıl, İhsan Cibelik’e 4 yıl 10 ay ve Serkan Küpeli’ye 3 yıl 10 aylık hapis cezası istenilen davanın 9 Ekim’deki duruşmasında avukatlar savunmalarına başladılar.
Savunmalarında Savcı Ralf Setton’un ve mahkemenin hukuksuzluklarını ortaya koyan avukatlar, özellikle de faşizm karşısında direniş ve mücadelenin meşruluğuna çok güçlü vurgular yaptılar.
Aşağıda Avukat Roland Meister’ın savunma metnini yayınlıyoruz:
Avukat Roland Meister: “DHKP-C bir terör örgütü sayılamaz, sayılmamalıdır.”
“Türkiye faşist bir devlettir! Bunu burada verdiğimiz dilekçeler, okuduğumuz belgeler ve en son mahkemenin getirdiği bilirkişi profesör kanıtlamıştır. Profesörün sunduğu belgeler ve mahkeme huzurunda verdiği ifadeye göre faşizmle yönetilen ülkeyi demokratik yollar ve seçimlerle değiştirmek imkansızdır. Bu bizce de mümkün değil. Devlet en ufak muhalif hareketliliğe karşı bile en vahşi yöntemlerle saldırıyor. Paramiliter güçlerle saldırıyor.
2015 yılındaki terör saldırısı bunun örneklerindendir. 2015’te Ankara’da Garın önünde bir terör saldırısında toplam 102 insan katledildi, 500’den fazla insan ise yaralandı. Bu Türkiye tarihinin en büyük ve en kanlı terör saldırısıdır ve bu saldırıyı yapan da devletin paramiliter güçleridir. Tayyip Erdoğan’ın Suriye’de destekleyip kolladığı İslami Devlet örgütü derin devletle birlikte yaptı. Ankara saldırısının hedefi ise demokratik seçimlerle parlamentoya giren HDP partisiydi. Dönemin HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş bu saldırı için Katliam kavramını kullanmıştır.
Almanya Anayasasının 20. maddesi demokratik federal Cumhuriyeti tanımlar. Maddenin dördüncü paragrafı ise Alman halkına ‘bu demokratik Cumhuriyeti ortadan kaldırmaya çalışan herkese karşı direnme hakkı’ tanır. DHKP-C’nin bütün eylemleri Almanya Anayasası 20. madde 4. paragraf tarafından garanti altına alınmıştır. DHKP-C bu anlamda bir terör örgütü sayılamaz, sayılmamalıdır.
Naziler tarafından tutuklanan hukukçu Dr.Fritz Bauer, Nazi yargıçları tarafından Vatana İhanet yasasıyla yargılanmıştı. Fritz Bauer daha sonra bu yargılanma için şöyle demişti; Zulüm Devletine Karşı Direnmek Vatana İhanet Sayılamaz
Fritz Bauer ayrıca hukukçular konusunda şu ayrımı yapar; Düzen ruhlu Hukukçular ve Özgürlük ruhlu Hukukçular.
Direnme hakkını kullanan, onu savunan avukatlar şüphesiz ikinci kategoride yer alırlar. Direnme hakkı Almanya’nın tarihinde uzun süredir yer alır. Direnme hakkı taa Martin Luther ve Thomas Müntzer’e dayanır.
Şunu da belirtmek gerekir. Almanya Federal Cumhuriyeti ne dünyanın yargıcıdır, ne de dünyanın savcısıdır! Almanya terörün ne olduğuna ve teröristin kim olduğuna karar veremez. Ukrayna’da 2.Dünya Savaşı Döneminde toplumun %15 Yahudi’ydi. Bu Yahudileri tamamıyla imha eden, Nazilerle işbirliği yapan faşist partinin devamcısı olan Azak Taburu, bugün Almanya devleti tarafından meşru bir örgüt kabul ediliyor. Oysa Güney Afrika’da Apartheid rejimine karşı savaşan ANC ve Mandela bu devlet tarafından yıllarca terörist kabul edildi.
DHKP-C’yi Almanya devletine göre terörist yapan yöntemler; ANC ve Mandela’nın yöntemleriydi. Fransız işgaline karşı direnen Cezayir halkının yöntemleriydi. Bu anlayışa göre; Hitler’in ikinci adamı Heydrich’e yönelik suikast da, SS-Generali Ritter’e karşı eylem de, Partizanlar tarafından Hitler ordularına karşı yapılan bombalı eylemler de terör sayılmalıdır. Tüm bunlar bombalı eylemler ve suikast eylemlerine başvurmuşlardır.
Hainler ve işbirlikçilere gelince. Evet hainler ve işbirlikçiler ANC ve Cezayirliler tarafından nasıl cezalandırıldıysa, Partizanlar onları nasıl cezalandırdıysa, DHKP-C de öyle yapıyor. Çünkü düşman ordularından çok hainler ve işbirlikçilerdir asıl zararı verenler.
Kime karşı savaşıyor DHKP-C? Türkiye devletine karşı. Bu devlet ise AİHM tarafından defalarca yargılanmıştır. Zulüm devletine karşı savaşanlar terörist sayılamaz. Müvekkilimin beraatini talep ediyorum. Teşekkür ederim.”