AKLIMIZ VE DEVRİM (7): İNGİLTERE’ DE PATLAK VEREN IRKÇI LİNÇ SALDIRILARI

EMPERYALİST SİSTEMİN NAZİ POLİTİKALARINA YÖNELİMİ , İNGİLTERE’ DE PATLAK VEREN IRKÇI LİNÇ SALDIRILARI VE AKLIMIZ

Naziler komünistler için geldiğinde sesimi çıkarmadım; çünkü komünist değildim
Sosyal demokratları içeri tıktıklarında sesimi çıkarmadım; çünkü sosyal demokrat değildim.
Sonra sendikacılar için geldiler, bir şey söylemedim; çünkü sendikacı değildim.
Sonra Yahudiler için geldiler, sesimi çıkarmadım, çünkü Yahudi değildim.
Benim için geldiklerinde, sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.

Faşizme karşı mücadelenin tüm halkın görevi olduğuna dair her dönem örnek gösterilen bu sözleri söyleyen Niemöller, Nazi Almanyası döneminde önemli görevlerde bulunan bir din adamıdır. Niemöller yaşamı boyunca aslında ne faşizm ne de emperyalizm gerçeğini net olarak kavrayamadığı halde bu sözleri faşizme karşı mücadele tarihine damga vuran sözlerdendir.
Birinci Paylaşım savaşında Alman Donanmasında komutanlığa kadar yükselen Niemöller, savaş sonrası başlangıçta Nazileri destekler. Ancak Nazilerin vahşi bir diktatörlük kurduğunu anladığında, kiliseler içinde faşizme muhalefet edenlerden olur.
Ondan sonra 1984’ de yaşamını kaybedene kadar, muhalefetinin muhtevası hiç bir zaman ‘’Barış- Silahsızlanma’’ çerçevesinin ötesine geçememiştir.
Ama falşizmin kendinden olmayan herkese saldırma anlayışının bir sembolü olarak, 1935’ de tutuklamış ve İkinci Paylaşım Savaşı bitene kadar toıplama kamplarında kalmıştır.
Tıpkı milliyetçi temelde direnen Sofi Scholl gibi Niemöller de dini tenmelde kararlı bir direnişçi kimliği kazanır Nazilere karşı. Her ne kadar sağlıksız bir kavrayış temelinde de olsa bu çerçevedeki tutarlılığı onu giderek dünya çapında bir sembol haline getirmiştir. Bu nedenle de Nazilerden sonraki iktidarlarla da sık sık çelişkiler yaşamıştır.


Örneğin 1959′ da “Bugün askerlik eğitimi profesyonel suçluların lisesidir” açıklaması, düzen cephesinden sert eleştirilerle karşılaşmasına neden olmuştur. Bonn’daki Vietnam Savaşına karşı gösterilere katılması ve Ho Chi Minh ile görüşmesi de öyle.
Bütün bunlara rağmen 1984’ te yaşamını yitirene kadar, ne sistemin gerçek yüzünü net olarak görebilmiş ne de gerçek anlamda doğru bir tavır geliştirebilmiştir. Hemen bütün yaşamına, nazi karşıtlığı yanında anti-komünist bir kimlik de damgasını vurmuştur. Yukarıdaki sözleri, faşizmin tüm halka düşman olduğunu, kendinden olmayan herkese saldırdığını gösteren bir ders niteliğinde olduğu gibi, faşizm karşısındaki akıl tutulmasının kurbanı olduğunun da bir sembolü olarak anılmasına neden olmuştur.

Bu nedenle bugünlerde İngiltere’de patlak veren ırkçı-faşist saldırılar karşıksında başta bütün sol-demokrat güçlerin ve tüm halkın aynı akılsızlık çizgisine düşmememsi için de önemli bir örnek olarak anılmalıdır.
Emperyalizmin Ukrayna savaşından bu yana Nazi politikalarına yöneldiği aleni bir gerçektir. Bugün Almanya’ da ve bir çok emperyalist ülkede, Ukrayna bayrakları ve hemen yanında da İsrail bayrakları asılmıştır. Bunların bugünkü süreçte, alenen Naziliğin ve Soykırımcılığın sembolleri olduğunu biliyoruz. Ve bir ülkede resmi kurumlar önüne asılan bayraklar: ’’Bu benim milli politikamdır ve herkes buna uymak zorundadır…’’ anlamından başka bir anlama sahip değildir.
Ve bu politika çerçevesinde bir yandan emperyalist devletler yeniden dizayn edilirken, bir yandan da halka ve devrimcilere karşı o güne kadar görülmemiş saldırılar peş peşe sökün etmiştir. Özellikle ırkçı-faşist örgütlenmeler geliştirilmeye ve yaygınlaştırılmaya başlanmıştır.


Dünyanın en gelişkin burjuva demokrasisinin sembolü olarak gösteriler İsveç’ de bir nazi alenen sosyalist gençlerin yaz kampını basabilmiş ve 80 genci gaddarca katletmiştir. Devrimci tutsakları tam bir baskı ve tecrit altında tutan emperyalistler bu caniyi hapishanelerde rahat ettirmek için her türlü önlemi almışlardır.
Bunun yanında hemen tüm emperyalist ülkelerde peşpeşe süren irili ufaklı saldırılar, İngiltere’ de 7-8 ay önce anti faşistlerin liderinin bir süikastle katledilmesiyle, ondan bir süre sonra da İkinci Solingen katliamıyla ivme kazanmıştır.
Ve en son İngiltere’ de 80 şehiri birden kapsayan ırkçı linç saldırıları artık tam bir alarm durumuna geçilmesi gerektiğini göstermektedir. Bunlara karşı mücadeleyi örgütleme yeteneğindeki tek güç olan derimcilere yönelik baskılar da günden güne artmaktadır. Ve Avrupa’ nın ortasında hapishanelerde, mahkemelerde ve hayatın her alanında gelişen yeni direniş ruhunu yok etmek için günden güne de bu baskıların artacağı aşikardır.

Ancak devrimciler cephesi dışında faşizme karşı mücadelenin onca deneyine rağmen, Niemöller’in akılsızlığının tekrarlandığı da bir gerçektir. Adeta herkes bir gün ırkçıların kapısına dayanmasını beklemektedir. O zaman yapılabilecek hiç bir şeyin olmadığını yeniden ve yeniden tatmak istemektedir. Hatta linçciler karşısında hık diyecek zaman bile bulamadan katledilmeyi beklemektedir. Yani emperyalizm halkı ve hatta halkın bilinçli kesimlerini öylesine bir akılsızlık boyutuna taşımıştır ki, sol ve devrimcilik adına, bu vahşi tablo görülüp tedbirler geliştirileceğine, LBGTİ’ lerle, Yeşilcilikle, Feminizmle, Milliyetçilikle sakatlanmış tam bir akıl tutulmasıdır yaşanan.

Sadece devrimciler, gerçek M-L’ ler bu tablonun dışındadır. Uzun süredir fark edildiği üzere tarihin onları dünya genelinde çok zorlu ve onurlu bir görevle karşı karşıya bıraktığı bir kez daha görülmektedir. Bu görev tüm halkın faşist-ırkçı saldırılara dikkatini çekmek, bilinçlendirmek, örgütlemek ve geç olmadan mücadeleye sevk etmektir. Kısacası İngiltere’deki olaylar bir kez daha gösteriyor ki, dünya halkları çok vahim bir akılsızlık çizgisine mahkum edilmiş, adeta canlarının tehlikede olduğunu bile göremez noktalara getirilmiştir.
Bu nedenle akıl yolunu asla terketmeyen, ve giderek sayısız konuda bilimsel yayınlar yapan devrimcilerden başka bu görevi üstlenecek kimse yoktur. Bu nedenle hiç vakit geçirmeden harekete geçmek, bütün tarihi deneyleri yeniden ve yeniden gün yüzüne çıkarmak, Niemöller’ in bu çok yerinde ifadesini özellikle hatırlatmak son derece önemlidir. Yeni zorluklar, yeni görevler tüm devrimcileri beklemektedir. Bugüne kadar en zorlu süreçlerde bile doğru-bilimsel anlayışı asla terk etmeyen, ve gereğini yapmakta hiç bir fedakarlıktan kaçmayan devrimciler bu görevinde üstesinden geleceklerdir.

Sosyal ağlarda paylaşın