Mustafa’ya bu zulüm neden reva görüldü?
Mustafa’ya yapılan zorla müdahale işkencesi, evet, bir çok insanın ifade ettiği gibi, aklın, mantığın sınırlarını zorlayan bir zorbalık ve vahşettir.
30 kilo, bir deri bir kemik kalmış bir insanı 76 yerinden delik deşik etmek, 8 kelepce vurmak, halatlarla bağlamak, nasıl bir düşmanlıktır?
30 kilo, bir deri bir kemik kalmış bir insana copla tecavüz etmeye kalkışmak, nasıl bir insanlıktan çıkma halidir, nasıl bir düşmanlıktır?
2000-2007 Büyük Direnişi döneminde de zorla müdahale zulmü çokça yaşanmıştır.
“Zorla müdahale işkencedir” sloganı, böyle bir tarihin sonucudur.
Zorla müdahale zulmünün en ağır uygulandığı yer Ankara Numune Hastahanesi olmuştu.
Devlet burada faşist doktorlardan bir ekip oluşturmuş ve en aşağılık zorla müdahaleler burada yapılmıştır.
Ölüm orucundaki direnişçiler burada zorla müdahale sırasında katledilmişlerdir. Onlarcası burada sakat bırakılmıştır.
Ama bütün bunlara rağmen, şu söylenebilir ki, Mustafa Koçak’a yapılan zulüm, orada bile yaşanmamıştır.
Peki neden?
Soruyu tekrar ve açıkça sorarsak; Mustafa’ya bu düşmanlıkları nedendir?
Sorunun cevabı, Mustafa’nın bugün ülke genelinde adaletsizliğe karşı sürdürülen mücadeledeki yerindedir.
Mustafa, adaletsizliğe karşı bir mücadele başlattı.
Özel olarak planlanmış bir direniş değildi.
Haksız hukuksuz verilen bir cezaya karşı bir direniş olarak başladı.
Nuriye Gülmen’in deyişiyle, “adaletsizliği kanıksamamıştı”.
Mustafa’nın açlığa yatmasının özü esası adaletsizliğe karşı isyandı.
Bu mücadele kısa sürede yankısını buldu.
Adaletsizliğin hüküm sürdüğü bir ülkede, böyle olması da normaldi.
Mustafa halkın mücadelesinin bir taraftarıydı. Bir sıra neferiydi.
Adalet için, sade, mütevazi ve aynı ölçüde de sağlam ve güçlü bir adım attı.
Suya atılan bir taştı Mustafa.
Halkaları yayıldı, yayıldı, yayıldı, bütün ülkeyi, yurtdışını kaplayan bir adalet mücadelesine dönüştü.
AKP iktidarının, AKP’nin polisinin, itinin, mitinin Mustafa’ya tahammülsüzlüğü, düşmanlığı işte bundandır.
Nasıl olur da sıradan biri, halktan bir genç, ülkeyi ve dünyayı adalet için ayağa kaldırabilirdi?
Nasıl olur da halkın yoksul, mütevazi bir çocuğunun adalet haykırışı, böylesine büyük bir yankı bulurdu?
Evet, Mustafa attığı basit, sade ve fakat kararlı adımla, adalet mücadelesinin bayraktarı olmuştur.
Bu adımla, başta Halk Cepheliler olmak üzere, bu ülkenin diri, demokrat, ilerici tüm kesimlerini harekete geçirmiştir.
Mustafa’yla birlikte, halk, adaletsizliğe direnmek gerektiğini ve direnilebileceğini bir kez daha görmüştür.
Dün, bu cezayı aldığında, Mustafa’yı ailesi ve kendi arkadaş çevresi tanıyordu.
Bugün Mustafa denilince, ilk akla gelen Mustafa Koçak’tır.
İlk akla gelen, adalet mücadelesinin önünde bir bayrak gibi dalgalanan 30 kiloya düşmüş zayıf ve gencecik bir bedendir.
AKP’nin polisi, iti miti, halk çocuklarının halkın mücadelesine önderlik etmesine, öncülük yapmasına tahammülsüzlüğüyle bu aşağılık ve alçakça işkencelere başvurdu.
Peki ne elde etti?
O bayrak şimdi daha güçlü dalgalanıyor.
Mustafa dünden daha güçlü. Öncülüğü, önderliği, bayraktarlığı dünden daha büyük.
İşkenceciler, yenilmeye mahkumdur.