Nedeni Güvensizlik Ve Umutsuzluktur
KÜRT HALKININ SEÇİM TAVRI, UZLAŞMACI, TESLİMİYETÇİ, TASFİYECİ ÇİZGİNİN
MAHKUM EDİLMESİDİR
…
Böylece hükümetin, katliamdaki rolü örtülmüş oluyordu.
Bunun üzerine bir de Ferhat Encü’nün milletvekili yapıldı, işte HDP’nin sorunu ele alışı buydu.
KHK ile kapatılan Roboski Der’in başkanı Veli Encü, tepkisini şöyle ifade ediyor;
“Cezaevinden çıktıktan sonra, saldırıda çocuklarını kaybeden birçok ailenin, devletin verdiği tazminatı aldığını öğrenince şok oldum.”
Tazminat faşizmin katliamının üzerine örtme yöntemiydi. Aileler bunu kabul etmiyordu. Aileler bunu kabul etmiyordu. Tazminata ikna edilmesinden HDP’nin sorumluluğu var.
BBC Türkçe’ye konuşan Veli Encü şöyle devam ediyor;
“… Özellikle de Anayasa mahkemesi ve AİHM sürecinde yaşanan ihmalkarlık, Şırnak Barosu’nun ihmalkarlığı HDP Hukuk Komisyonu’nun ilgisizliği yani devlet bize büyük bir acı yaşattı, mağdur etti. Yetmedi, Şırnak Barosu ve HDP de bizi mağdur etti.”
“Katliamın sorumlularını nasıl koruruz, nasıl aklarız diye çaba gösterdiler, bizler adalet talep ettikçe onlar tazminat dediler; bizler yaşadığımız acıyı, mağduriyeti, haksızlığı kamuoyuyla paylaşırken onlar hakkımızda davalar açtılar, cezaevine koydular.”
İşte HDP’nin Kürt halkının güvenini kaybetmesine neden olan politikalar bunlardı. “Barış Masası”na helal gelmesin diye katliam karşısında halkı yalnız bırakıp devleti faşizmi aklamaya çalıştılar. Aynı durum Şenyaşar ailesi için de geçerlidir. AKP açık bir katliam yaptı. Yetmedi hapse attı.
Eşi ve çocukları katledilen tutsak edilen Emine Şenyaşar yıllarca tek başına adliye önünde direndi. HDP sessiz kaldı direnişe destek vermedi. Yine politikaları aynıydı. Şenyaşar ailesinden katliamda sağ kalan oğlunu milletvekili yaptılar. Gözleri parlamentoculuk dışında bir şey görmeyen Kürt milliyetçiliğinde direnmek yok, mücadele yok, “tek yol seçim sandığı “, “tek yol parlamento.”
AKP ve Türkiye faşizminin örgütlediği IŞİD’li çeteler Kobani’nin üstüne salındı. Demirtaş ve HDP yöneticileri halkı Kobani’ye destek için sokağa çağırdı. Devlet katliam yaptı. Yetmedi katliamın sorumlusu olarak HDP yöneticilerini tutukladı. Direnmediler. Ölüm orucu direnişiyle bu saldırıları boşa çıkarabilirlerdi. Ama literatürlerinde ne direniş ne de ölüm orucu kalmamıştı artık yapmadılar. Faşizmin politikasını bozacak tek adım atmadılar.
Aynı durum faşizmin kayyum politikası karşısında da sergilendi. HDP belediyelerine
kayyum atamak belediye başkanlarını tutuklamak rutin hale getirildi. Yıllarca bu politika karşısında etkili tek bir direniş örgütlenmedi.
Sokaklarda direniş yok edildi. Mecliste her dönem 60 civarında HDP milletvekili vardı. Ne kayyumlara karşı ne tutsak edilen eş başkanları için basın toplantısı dışında bu tepki göstermediler. Öyle bir aymazlık vardı ki bu “uslu çocuk” tavrını övünme aracı haline bile getirdiler. Kobani davasında cezalar yağdırılırken
Sırrı Süreyya Önder TBMM’de oturuma başkanlık yapıyordu. Faşizme karşı mücadele değil faşizme kendini ispatlama derdine düşmüş bir hareketi destekleyenler neden azalmasın? Roboski’de katliam yapan Erdoğan’ı aklamak için çırpınmalarının nedeni “açılım süreci” dedikleri Kürt halkını sattıkları görüşme masasının devrilmesini engellemekti. Kürt halkı “katillerle çözüm masası mı kurulur?” demesin diye T.
Erdoğan’ın katliamdaki rolü örtülmeye çalışıldı.
Kobani olaylarında devlet katliam yaptı, devletin katliamını teşhir etmek bir yana neredeyse Demirtaş yaptığı çağrı için özür diledi. Sanki suçlu katledilen Kürt halkıydı!
Çarpıcı bir durumdu Cephe savaşçıları Dolmabahçe sarayını tarıyordu, çünkü orası
faşizmin karargahıydı, devrimciliğin gereği buydu. Aynı süreçte Kürt illiyetçileri Kürt halkını satış toplantısını AKP faşizmiyle Dolmabahçe sarayında yapıyordu. İşte Diyarbakır’da seçim sandığına gitmeyen 380 bin seçmeni Kürt milliyetçilerinin bu politikaları açıklıyor. Kürt Halkının Taleplerini Hüda-Par’ın
Bile Gerisine Çekmek Kürt Halkını İslamcıların Kucağına İtmektir.
Diyarbakır seçimlerinde dikkat çekici bir sonuç da Hüda Par ve Yeniden Refah Partisinin aldığı oylardır.
Hüda Par’ın Diyarbakır’daki oy oranı yüzde 7.76 AKP’nin Diyarbakır’da oy oranı yüzde 17.06 Yeniden Refah Partisinin Diyarbakır’daki oy oranı yüzde 4.12. Bu üç partinin oy oranının toplamı yüzde 28.94
Diğer yandan Hüda Par’ın Batman’daki oy oranı yüzde 12.83
Yeniden Refah Partisinin Batman’da oyları 3.477’den 10.884’e yükseldi. YRP’nin Diyarbakır’da oyları 14.032’den 29.958’e çıkmıştır.
Dem Parti oy kaybederken İslamcı partilerin güçlerini arttırmaları da çarpıcı ve önemlidir.
Bu gelişimi gösteren bir diğer örnek 30 Nisan’da “Peygamber Sevdalıları Platformu”
tarafından üç yıl aradan sonra ilk kez Diyarbakır Nevroz Parkı’nda Kutlu Doğum Etkinliği oldu. Hüda Par faşizmin Kürt halkının mücadelesine karşı kullandığı kontra örgütlenmenin yasal halidir.
Bu partiye bu kadar yönelim de önemlidir. Kürt milliyetçi hareketin politikalarını sorgulaması gerektiğini gösteren çarpıcı bir görüntüdür.
Çözüm Marksist – Leninist Çizgi Çözüm Kürt Halkının Kendi Kaderini Tayin
Hakkını Savunmak ve bunun mücadelesini örgütlemektir. Yani çözüm devrim için savaşmaktır.
Kürt Milliyetçi Hareket devletle görüşme masalarında Kürt halkının taleplerinin üzerini sırayla çizip ortadan kaldırıyor diye Kürt halkının talepleri ortadan kalkmıyor. Öyle bir hale getirildi ki Hüda Par’ın bile
Kürtçenin ikinci resmi dil olmasını istediği bir ortamda Kürt Milliyetçi Hareket tüm taleplerden neredeyse vazgeçmiş durumda. Tek talepleri “Parlamenter Mücadele olanağı” Hüda-Par Parti programında şunlar yer alıyor;
“… Kürtlerin varlığı anayasal olarak tanınmalı, Türkler ve Kürtler ülkenin asli kurucu halkları olarak kabul edilmelidir.”
Oysa Kürt Milliyetçileri ne diyorlar sırf devlet Kürt kelimesini kullanmasın diye uydurulmuş “Türkiyeli” kelimesine razı oluyorlar. “Kürt” kelimesinden bile
vazgeçiyorlar.
Hüda Par; “Kürtçe Türkçe ile beraber ikinci resmi dil olarak kabul edilmesi Kürtçe aynı zamanda eğitim dili olmalıdır” diyor. Kürt Milliyetçilerinin bu talepten de Dolmabahçe’de vazgeçtiğini biliyoruz. Neden Kürt halkının taleplerinden vazgeçtiniz? Neden ve ne karşılığı Kürt halkının mücadelesiyle kazandığı mevzileri sattınız?
Ne kazandınız?
Kürt milliyetçi hareket düzen sınırları içine çekildi diye Kürt halkının sorunları bitmedi, talepleri ortadan kalkmadı.
Kürt sorunu için mücadele ihtiyacı ve zemini yok olmadı.
Sorunun tek çözümü var. Marksist-Leninist ideoloji, Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkının savunulması ve onun için savaşmaktır.
Sadece bu Kürt halkının mücadele dinamiklerini canlandırıp harekete geçirebilir. Kürt Milliyetçi çizginin Kürt halkına hiçbir sorununu çözemeyeceği görülmüştür. Kürt Milliyetçi çizgi yönetime geldiği belediyelerde de halkın hiçbir sorununa çözüm üretememiştir. Ne yoksullukla mücadele etmiş ne halkın katıldığı yönetim oluşturmuş ne halka ücretsiz belediye hizmetini hayata geçirmiş ne
barınma ne sağlık ne eğitim ne ulaşım ne işsizlik…, halkın hiçbir sorununa çözüm üretilmemiştir.
Çünkü kafalar sosyalist değil kapitalist ve feodal ideolojiyle doldurulmuştur.
Öyle ki bu sol programlar bile Hüda-Par gibi kontra örgütlerin seçim vaatlerinde geçiyor. Yıllarca HDP’nin yönettiği belediyelerde bunların hayata geçmemiş olması ve HDP’nin karşısında Hüda-Par gibilerinin seçim vaatlerinde yer alması Kürt Milliyetçi hareketteki gericileşmeyi çarpıcı olarak gösteriyor. İşte bunun için insanlar DemParti’ye oy vermiyor. Bunun için insanlar kayyum karşısında direnmiyor.
Kürt halkı milliyetçi çizgiyi çarpıcı bir şekilde mahkûm etmiştir.
Uzlaşma, teslimiyet tasfiyecilik mahkûm edilmiştir.
Çözüm devrimciliktir, demokratik halk iktidarının kurulmasıdır…